Geçtiğimiz günlerde yeni şarkıları “İndikçe Derine”yi yayınlayan Eskişehirli rock grubu Piiz, Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Kuruldukları 2003 yılından bu yana üretmeye devam eden Eskişehirli rock grubu Piiz, bu yıl içinde alıştığımız sound’unun biraz daha dışına çıkan “Tut” ve “İndikçe Derine” adını verdiği single’larını yayınladı. Vokalde Emir Yaşar, gitarda M. Doğa Usta, bas gitarda Ahmet Çilingir, klavyede Muzaffer Doğan ve davulda Mehmet Dudarık’tan oluşan Piiz, yakın zamanda yeni bestelerinin yanı sıra eski şarkılarının akustik versiyonlarını yayınlamayı planlıyor. Piiz, Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Yeni şarkınız “İndikçe Derine”yi daha çok yeni yayınladınız. Tam da yaşadığımız karanlık günlerin üstüne, bize vazgeçmemeyi, umutlu olmayı hatırlatan bir şarkı. Nasıl yazdınız bu şarkıyı? Müzik yapmak da sizi zor zamanlarda iyileştirdi mi?
Emir: “İndikçe Derine”nin sözleri Doğa’ya ait. Salgın boyunca bir araya gelmekte çok zorlandığımız bir süreçten geçtik. Biz de çareyi online iletişim kurarak şarkının üzerinde çalışmakta bulduk. Aranjman konusunda dostumuz Cüneyt Çakal şarkıya dokundu. Müzik yapmak kimi zaman bizi yaraladı kimi zaman iyileştirdi ancak bu süreçte daha çok bize kim olduğumuzu hatırlattı diyebilirim.
Ahmet: Sıkışmadan genişlemek fizik kurallarını bile yakışmazken bize de yakışmazdı. Biz hep düşerken kanatlarını açmayı öğrenmiş bir grubuz. Ki eminiz tüm üretenler de bu süreçlerin sonuçlarıyla tanınıyordur. Gitaristimiz Doğa da bunu söze dökmüş 🙂
Muzaffer: Ne mutlu pozitif duygular hissettirebilmek. Evde geçirdiğimiz şu günlerde bize de çok iyi geldi “İndikçe Derine”.
Doğa: Karantina döneminde birçok değişken ruh hali yaşadık, İndikçe Derine olumlu hallerimize denk gelen bir karantina şarkısı oldu. Müzik yapmak her zaman iyi geliyor bize. Çok şanslı hissediyoruz bu anlamda kendimizi.
Son albümünüz Kısmen Renkli 2016’da yayınlandı. Yeni bir albüm var mı yolda, yoksa bir süre daha yeni single’lar mı dinleyeceğiz sizden?
Muzaffer: Kısmen Renkli’den sonra 2018 yılında “Zehir” ve “Gelincikler” olmak üzere iki tekli yayınladık. Bu yıl ise Nisan ayında “Tut”, Haziran başında “İndikçe Derine”yi yayınladık. Albüm formatında çalışmaların hazırlık aşaması hem maddi hem manevi yorucu bir süreç. Şimdilik daha kısa aralıklarla tekli yayınlamak gibi bir plan programımız var. Albüm formatı için bu yıl içinde akustik performans sürprizimiz olabilir, takipte kalın…
Doğa: Birkaç single daha paylaştıktan sonra hem bu süreçte paylaştığımız hem de yeni bestelerin olduğu bir albüm projemiz var. Şartlar uygun olursa 2020 bitmeden paylaşmayı planlıyoruz. Bunun dışında bir de eski bestelerimizin farklı düzenlemelerinin de yer aldığı bir akustik albüm çalışmamız var. Pek yakında onu da paylaşmak istiyoruz.
2003’te Eskişehir’de kuruldunuz. O zaman Eskişehir’in sizdeki anlamını sormadan edemeyiz. Ruhunda özgürlük olan bir şehir, Eskişehir. Müzikal anlamda size neler kattı, nasıl bir yer etti Piiz’de bu şehir?
Emir: Lise yeni bitmiş, genceciksiniz, evinizden ayrılmışsınız ve yepyeni bir şehirdesiniz. Bu koşullarda her şehrin ilk izlenim açısından avantajları olur ancak Eskişehir bizlere bu ilk izlenimden çok daha fazlasını sundu. Biz de elimizden geldiği kadar şehre kendimizden parçalar bıraktık. Şu an ne derece eskisi gibi bilmiyorum ancak bizim zamanımızda Eskişehir bir müzisyenin hem üretmesi hem de ürettiklerini sahnelemesi açısından olağanüstü elverişli bir şehirdi. Doğal olarak üretmeye motive olmak açısından ideal bir şehirdi.
Ahmet: Şehir grupları çok kıymetlidir. Ankara grubu, İzmir grubu diye bir kavram vardır mesela. Eskişehir grubu olmak da öyledir. Kendine özgü bir hikayesi vardır. Bizim de hikayemiz Eskişehir’e hem borçludur hem de alacaklıdır aslında. Alacaklı olduğu konu elzem değil. Beklenti ve sahiplenme konusunda belki alacaklı 🙂 Ama Eskişehir olmasaydı Piiz de olmazdı, belki mavi olurdu…
Muzaffer: İçinde yaşanılan şehir, Eskişehir gibi sadece bir “şehir” olmayınca daha çok olumlu anlamda sayısız katkısı var diyebiliriz. Örneğin üniversiteden Azeri bir arkadaşının dinlettiği halk şarkıları armonik açıdan kalbinde yer eder (Elşen selamlar) ya da sadece bir dönem bile olsa başka fakülteden gelen bir öğretmen edebi açıdan hayatını değiştirir (Hakan Savaş). Tüm bunlar bir sanat dalı olan müzikte ki üretimini derinden etkileyen şehir etkisi.
Uzun zamandır bir aradasınız. Zor oluyor mu kalabalık gruplarda birlikte çalmak? Kavga-gürültü çok oluyor mu mesela? 🙂 Birinin morali bozuk olsa, diğerleri neler yapıyor, nasıl bir denge var Piiz içinde?
Emir: Çok kavgalarımız oldu ama bir şekilde üstesinden gelmeyi bildik. Ürettiği sürece dingin bir ruh haline sahip olan bir dengemiz var.
Ahmet: 10 yıl önce yangın yeri gibiydik belki ama şimdilerde tütsüyüz diyebiliriz. Eskiden hep beraber aynı hayatı yaşıyorduk ve amacımız daha grup öncelikliydi, yaş aldıkça bu bireyselleşmeye ve konformist bir hal aldı. O yüzden dümenimiz bol bol el değiştirdi. Şimdi dümeni üretmeye ve samimiyete çevirdik. Dahil olana cennet meyvesi sunacağız 🙂
Muzaffer: Yirmi yaşından bu yana birlikte müzik yapıyoruz, çocukluk arkadaşıyız desek yeridir. Beş farklı karakterin birlikte sanatsal üretim yapmasını bir dengeye borçluyuz, bazen durup dinleme, alttan alma, susma, umursamama vb. bazen ölümüne inanarak savunma, diretme, çözüm arama, alternatif sunma vb. denge unsurlarımız var. Şu an uydurduğum ve inandığım bir Çin atasözü var “Tartışma güzele ulaştırıyorsa mübahtır…”
Doğa: Kolaylıkla açıklanabilir bir denge değil bu. İçten geliyor esasında. Karakterlerimiz birbirinden çok farklı ve bunu kabul edip birbirimize anlayışlı ve saygılı davranmaya özen gösteriyoruz. İşler kötüye gittiğinde birbirimizin yanında olduk hep. Kötü gün dostuyuz diyebiliriz.
Salgın öncesinde İstanbul’da nasıl bir müzik dinleme alışkanlığınız vardı? Sevdiğiniz, sürekli gittiğiniz yerler var mıydı, nerelerde canlı müzik dinlemeyi tercih ederdiniz?
Emir: Sevdiğim, takip ettiğim grupların konserlerine gitmeyi tercih ediyordum salgın öncesinde. Bu yüzden özellikle müdavimi olduğum bir mekân ya da konser salonu yok ancak Zorlu PSM sahnesindeki konserlerden ayrı keyif aldığımı söyleyebilirim. Şehir içinde seyahat ederken müzik dinlemekten çok okumayı tercih ediyorum. Malum İstanbul’da şehir içi seyahat gündelik hayatın büyük bir kısmını kapsıyor. Dinleme tarafını daha çok evde ve araba kullanırken yapıyordum. Salgın sürecinde ise müzik dinlemek için çok daha fazla vaktim oluyor. Genellikle kızım ile vakit geçirirken müzik bize eşlik ediyor.
Ahmet: Müzik dinleme alışkanlıklarımızın şehri yoktu ama çeşitlilik gösteriyordu her zaman. Evet bu müziğimize de yansıdı. Ama her zaman bir Piiz liriği var şarkılarda, kendimizce.
Muzaffer: Konsere gitme ya da canlı müzik dinlemeye alışkanlık boyutunda sahip değilim. Salgın öncesinde ve sırasında internet üzerinden konser videoları izlemek benim için daha erişilebilir, en azından şimdilik diyebilirim.
Doğa: Sürekliliği olan bir konsere gitme alışkanlığım yok. Takip ettiğim grupların canlı performanslarını mekân ayırt etmeden izlemeye çalışıyorum.
“MÜSLÜM BABA’YLA YAPTIĞIMIZ DÜETİ UNUTAMAYIZ”
Salgın döneminde müzik dünyasında halen dev soru işaretleri var. Kimileri bir süre sonra her şeyin eskisine döneceğini düşünüyor, kimileri ise 2021’den önce konserler hayal diyor. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Emir: Konserler elbette bizim için çok değerli. Oturma odamızda ya da salgın sürecinde bilgisayar başında bir araya gelip yaptığımız bestelerimizi insanlara duyurmanın verdiği haz tarif edilemez ancak “Doğru olan bir an önce konserlere başlamak mı?” diye sormamız gerek kendimize. Bir konserimizde virüsün bir insandan diğerine bulaşması fikri çok rahatsız edici. Salgının sosyal ve ekonomik hayatımızı etkilediği kadar ileride çalışma şekillerimizi de etkileyeceğini düşünüyorum.
Ahmet: Bizim her zaman güvenerek kurduğumuz bir cümle var, “elektriğin olduğu her yere gideriz”, çünkü yaşayan enstrümanlar ile yaşayan ruhlara müzik yapmanın yerini tutacak bir şey yok. Bu yüz yıllardır değişmemiş. Düğünler, paganlık vs… Performans kelimesi de buradan doğar. Umut sanattan (müzik, tiyatro, resim vs.) doğar bizce.
Muzaffer: Ne dersek diyelim bir varsayımdan öteye geçemeyecek, umarım en kısa zamanda konserlerde buluşmaya başlarız diye temenni edelim.
Doğa: Umarız ki yakında her şey normale döner çünkü çok özledik konser vermeyi…
Konser vermeyi özlemiş olmalısınız. Bugüne kadar sahnedeyken yaşadığınız en tuhaf, en unutulmaz konseriniz hangisiydi, hatırlıyor musunuz?
Emir: Özlemez olur muyuz hiç ? A.R.O.G taki Carlos gibiyiz…
Alanya’da bir konserimizde zamanın takibini kaçırmıştık. Yarı açık hava bir konserdi ve bir polis müziği kes diye sahneye atlayıp mikrofonu alıp mekan sahibi kapıya gelsin deyip sahneden inmişti. Her şey 30 saniye içinde gerçekleşti. En tuhaf anlardan biri buydu. Öte yandan en unutulmaz sahnemiz Müslüm Baba ile Eskişehir 222 de yaptığımız düetti diyebilirim.
Ahmet: Zonguldak’ta sahneye çıkmamız gerektiğini söyleyen işletmeciye o dönemki menajerimiz “ben ne zaman istersem o zaman çıkarlar” demişti. Adamın elinden silahı çok zor almıştık. Gece de otele döner gibi yapıp diğer konser için yola çıkmıştık. 🙂
Muzaffer: Elbette özledik, umarım en kısa zamanla konserlerde buluşuruz. En unutulmaz konserler en kalabalıkları oluyor sanırım, birçok üniversite şenlik konserini buna dahil edebilirim.
Cover konusunda usta bir ekipsiniz. Sahnede çalmaktan en keyif aldığınız cover hangisi ve neden?
Emir: Dönem dönem değişiyor. Sanırım kendi şarkınız olmadıkça ne olursa olsun bir süre sonra kulağınız o şarkıya eskiyor.
Ahmet: Aslında daha mükemmel olması gereken bir Müslüm Gürses düeti yaşamıştık. Kendi cover ve şarkılarımızı söyleyebilseydik eğer… Ama yine de sonsuz bir anıyı yaşadık.
Muzaffer: Estağfurullah, herkes kadar diyelim. Sözü müziği Nazan Öncel’e ait olan “Gitme” düzenlememizi çalmayı seviyorum. Belki ilk göz ağrımız olduğu için, belki nedensiz de sevilir.
Doğa: Bir ustalık söz konusu değil seviyoruz sadece cover yapmayı. Benim kişisel tercihim “Özledim” (Selami Şahin)…
Bugüne kadar müzikle ilgili aldığınız kararlardan pişmanlık duyduğunuz, “keşke” dediğiniz bir şey var mı?
Ahmet: Var… Enstrüman fiyatlarının, müzisyenleri daha az yorduğu vergi sistemini hayal ettiğimiz anlar olmuyor değil.
Muzaffer: Keşke dememeye gayret ediyorum, illaki demem gerekiyorsa da sessizce fısıldayıp geçiyorum.
Doğa: Daha çok vakit ayırmak daha fazla çalışmış olmak isterdim müzik üzerine.
Bugünlerde alternatif ve rap sahne yükselişte de olsa rock müziğin yerinde saydığını söyleyemeyiz. Sizin de dikkatinizi çeken, “Bu insanlar ilerde iyi yerlere gelir” diye düşündüğünüz, beğendiğiniz yeni yetenekler var mı?
Ahmet: Elbette var, sanat müziğinde, pop müziğinde ve halk müziğinde olduğu kadar. Bizim için tarz farkı yok, samimiyet kıstasımız.
Muzaffer: Müzik tarihi akımlarla dolu. Dönem dönem türler arasındaki popülerlik açısından yükselişler ve düşüşler, o türlere ait üretim sayısını doğrudan etkiliyor. Akıma hâkim olmadığımdan kimse için “bu çocuk ileride büyük adam olur” demem doğru olmaz. Çok çalışıp çok üreten şansını artırır diyebilirim sadece.
Doğa : Evet çok yetenekli arkadaşlar var. Gelişiyoruz ve özgünleşiyoruz.