Gürcü ve Karadeniz müziğinin hayranlık uyandıran ekibi Samida Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Gürcü dilinde “üç kızkardeş” anlamına gelen Yudum, Damla ve Tamara Şahin kardeşlerden oluşan Samida, 2019 yılında ilk albümleri Alaca’yı yayınladı. Yalnız bu albümle değil, sosyal medya hesaplarından paylaştıkları şarkılarıyla da büyük ilgi görüyorlar. Tüm medeniyetlerin, kültürlerinin ayrı renkleri ve derinlikleri olduğunu söyleyen ekip, bu çeşitliliğin onları beslediğini ve diri tuttuğunu da sözlerine ekliyor. Güleryüzleri, yaydıkları müthiş enerjileri ve bülbül sesleriyle hayranlık uyandıran üç güzel kızkardeşe merak ettiklerimizi sorduk.

Gürcü ve Karadeniz müziğine yıllarca emek veren babanız Bayar Şahin’le başlamak isteriz. Üç kız kardeş olarak babanızdan neler öğrendiniz? Evde nasıl bir ortam vardı, neler dinlenirdi? 
Tamara: İşini son derece aşkla severek yapan bir baba profili vardı hep önümüzde. Ona hayranlık duyarak büyüdük. Gürcü ve Karadeniz müziğinin icra anlayışını, vokal düzenlemesini, yorumlama sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiğini ve müzik teorisinin ilk basamağını da babamızdan öğrendik. 

Evimizde çeşitli enstrümanların bulunduğu bir çalışma odası vardı. Çocukluğumuzdan bu yana o odada enstrümanlara dokunmak ve kurcalamak serbestti. Kendiliğinden, söylenmeden oluşan tek bir kural vardı sadece. Odadaki tüm enstrümanlara “babam gibi dokunmak”. Son derece titiz ve hassas.

Evimizde genellikle halk şarkıları dinlenirdi. 

Enstrüman çalmayı nasıl öğrendiniz? Sizleri hangi enstrümanı çalacağınız konusunda aileniz yönlendirdi mi? 
Yudum: İlk enstrüman deneyimlerimiz kendi kendimize öğrenmeye çalışmakla başladı. Daha sonra değerli çalgı hocalarından dersler aldık. Tamara İstanbul Devlet Konservatuarı Keman Bölümü’nde okuyor. Damla ve ben İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzik Teorisi Bölümü’nden mezun olduk. Çalgı konusunda ailemiz bizi yönlendirmedi. Teşvik edici destekleri oldu. Kararlar her zaman bize aitti. 

“KARDEŞ OLMAK BİZE SONSUZ GÜVEN VERİYOR”

İlk kez sahneye ne zaman çıktınız, hatırlıyor musunuz? Nasıl geçti o performans, biraz anlatır mısınız?
Damla: İkizim Yudum ve ben ilk kez 15 yaşında babamla birlikte sahneye çıktık. Çıkana kadar her şey normaldi. Fakat o ilk adımı sahneye atar atmaz iyi ki uzun elbiseler giymişiz dedik. Heyecandan tir tir titreyen bacaklarımızı farkında olmadan kamufle etmişiz 🙂 Daha sonra kardeşimiz Tamara aramıza katıldı. Uzun bir süre babamızın sahnelerinde vokal ve enstrüman performanslarımızla eşlik ettik.

SAMİDA 2

Karadeniz’in dalgaları gibi insanı da biraz hırçındır… Açık sözlüdür, ama biraz çabuk sinirlenir. Kendi aranızda anlaşmazlık yaşadığınız hiç oluyor mu? 
Tamara: E tabi, biraz da inadımız var 🙂 Daha güzel ürünler ortaya koyabilmek için elbette ki fikir ayrılıkları da yaşanabiliyor. Tabi ki bu fikir ayrılıkları çok yönlü ve daha hassas düşünebilmemizi sağlıyor. İş arkadaşlığının yanında kardeş olmak bizlere sonsuz bir güç ve güven veriyor.

Karadeniz müziği dendiğinde akla hemen Kazım Koyuncu geliyor. Daha pek çok usta isim var elbette, sizin müziğinizi en çok kimler etkiliyor? 
Damla: Kazım Koyuncu Karadeniz müziğinin önemli isimlerinden bir tanesi. Onun müziği, yaşama biçimi, insanlığa bakış açısı bizi hep etkilemiştir. Kazım Koyuncu gibi üretken, yenilikçi, değerli müzisyenler de var. Bizler için her biri ayrı birer esin kaynağı. Balkanlar’ın, Kafkaslar’ın, Anadolu’lun ve tüm medeniyetlerin kültürlerinin ayrı renkleri ayrı derinlikleri var. Bu çeşitlilik bizi besliyor ve diri tutuyor.

SAMİDA 3

İlk albümünüz Alaca’yı geçtiğimiz yıl yayınladınız. Nasıl tepkiler geldi, aradan geçen zamana bakınca memnun musunuz bu albümün sonuçlarından?
Yudum: Büyük bir özveri ve emekle yapılmış bir albüm. 2019 yılında kalan müzik etiketiyle Alaca albümümüz yayınlandı. Albümün müzik yönetmenliğini Ali Kazım Akdağ, yapımcılığını Hasan Saltık üstlendi. Birbirinden değerli farklı müzik disiplinlerinden gelen kıymetli müzisyen dostlarımız emek verdi. Gitarda Efgan Rende, mey ve balabanda Baran Aşık, bas gitarda Burak Demir, perküsyonda Ersen Killik, akordeonda İlhan Özgür, bağlama ailesinde Ali Kazım Akdağ, panduri ve viyolonselde ben Yudum Şahin, salamuri ve vokalde Damla Şahin, keman ve vokalde ise Tamara Şahin yer aldı. Albümümüze misafir icracılarımızdan kemençesi ile Alper Bulut, tulum ve salamuri ile Okan Subaş önemli katkılarda bulundu. Sahne performanslarımızı doğrudan albümümüze taşımak istedik. Usta isimlerin, değerli müzisyenlerin yapıcı eleştirileri, kıymetli yorumları, aldığımız dönüşler Alaca’nın sound fikrini destekleyen yorumlardı. 

samidamain

“ARTVİN’E SIK SIK GİDİP GELİYORUZ”

Anneler Günü’nde yayınladığınız şarkı çok sevildi. Annenizin müziğe ilgisi var mı, sizi izlerken ne tepki veriyor, neler diyor?
Damla: Annemiz iyi bir müzik dinleyicisidir ve çok güzel şarkı söyler. Her anne gibi çocukları için oldukça heyecanlı özellikle bizi sahnede izlediğinde bizden daha fazla heyecanlandığını söyler. Annemizin bizde yaşattığı tüm o güzel ve eşsiz duyguları düşünerek yazdığımız bir şarkı oldu “Annemize Şarkı.”

https://www.instagram.com/p/B__xuwggg0s/

Farklı dillerde şarkı söylemek zor mu? Bu konuda bir eğitim aldınız mı?
Tamara: Hassas bir konu.. Söylediğiniz her kelimeyi doğru bir şekilde telaffuz edebilmek çok önemli. Bilmediğimiz bir dilde şarkı söylemek zor oluyor elbette. Fazlaca özveri gerektiriyor. Dile hakim olan kişilerden mutlaka telaffuz ve anlam konusunda yardım alıyoruz. Zaman içerisinde de kendi çalışma yöntemlerimizi geliştirdik.  

Memleketiniz Artvin’e hiç gidiyor musunuz? Müzikal anlamda orası sizi nasıl besliyor, Artvin gönlünüzde nasıl bir anlam ifade ediyor?
Yudum: Çocukluk yıllarımıza ait olan en güzel anılarımızın birçoğu Artvin’de geçmiştir. Sık sık gidip geliyoruz. Memleket havasını solumadığımız, doğasına dokunmadığımız bir yıl geçirmiyoruz. Dağı, taşı, havası, suyu… Artvin’de doğanın sessizliğini dinleyip kendimizle baş başa kalabiliyoruz. İnsana ait olan duyguların hepsi somutlaşıyor. Üretkenlik kendiliğinden gelişmiş oluyor.