Özel Dosya

Seçenek çok, keşif yok: Yeni şarkıları keşfetmek neden zorlaştı?

Yeni müzik keşfetme konusunda zorluklar yaşasak da daha önceleri olduğu gibi heyecanımızı geri kazanmak da elimizde. Peki biz bugün neden şarkı keşfetmek konusunda biraz tok davranıyoruz?
Batıkan Baksı - 3 Mart 2025
post image

Dijitalleşmenin hayatımızı ele geçirdiği bu dönemde müzik dinlemenin ve yeni şarkılar keşfetmenin çok kolay olduğunu da düşünüyor olabilirsiniz. Özellikle çocukluğu ve gençliği 90’lar ortası, 2000’ler başına denk gelenler için sevdiği şarkıyı radyoda veya televizyonda duymak çok özel hissettiren bir şeydi hatırlarsınız. Hatta bazı özel müzik kanalları, SMS üzerinden oylama yaparak bir sonraki şarkının hangisi olacağını da direkt dinleyicilere sorardı.

Ancak bence böyle bir dönemde bile yeni şarkılar keşfetme ve gruplar / sanatçılar tanıma imkânımız daha fazlaydı. Bugün biz her ne kadar milyarlarca şarkıya tek dokunuşla ulaşabiliyor bile olsak, bu durum bizim yeni keşifler yapmamızın da önündeki en büyük engellerden biri. Çünkü dediğim gibi çok şarkı var! Algoritmalar her ne kadar kişisel dinleme alışkanlıklarımızı göz önünde bulundurarak sözde beğenebileceğimiz şarkılar önerse de ben haftalık keşiflerde 53 yıl önce (mecazen) çıkmış bir şarkıyı görebiliyorum. Buradan da algoritmaların o kadar da akıllı bir taramaya sahip olmadığını görmek mümkün aslında. Peki biz bu kadar bolluğun içinde neden yeni şarkı keşfetmekte zorlanıyoruz? Buna birileri mi engel oluyor yoksa biz mi üşeniyoruz? Gelin bu konuyu birlikte irdeleyelim!

Algoritmalar bizi sürekli aynı yerde döndürüyor!

Dijital müzik platformlarında müzik dinliyorsanız, bu deneyimin algoritmalar üzerinden gerçekleştiğinin de farkındasınızdır. Bu algoritmalar, bizim o mecraya adım attığımız ilk andan itibaren hareketlerimizi analiz ederek beğenebileceğimiz şarkıları öneren bilgisayar sistemleri. Ancak bize çok dost gibi gözüken bu sistemlerin temel amacı, bizim müzik keyfimizi doruğa çıkarmak değil olabildiğince bizi o mecralarda tutabilmek aslında. Biz o mecrada ne kadar vakit geçirip, müzik dinlersek streaming platformunun etkileşimi de o kadar artıyor. Hâl böyleyken de algoritma, bizi epey yüksek derecede olmak üzere bir konfor alanında gezdirmeye başlıyor. Ne dinliyorsak ona benzer türlerde parçalar ve hatta aynı sanatçının ya da grubun başka şarkılarını karşımıza çıkarıyor. Çünkü genelde farklı şarkılar dinlemek ayrı bir mesai gerektirdiğinden, bu durum insanların bir anda “next”e basmasına sebep olabiliyor ki bu da hâliyle mecra için dezavantajlı bir şey. Müziğin dijital olarak dinlenmeyip, fiziksel formatlarda çalındığı dönemlerde insanların plak dükkanlarında karşılaşıp tanışmasıyla öğrendiği, arkadaş ortamında çalınan veya radyoda duyulan şarkılar daha rastlantısal ve geniş bir perspektife sahip olsa da bugün algoritmalar bizi belirli bir müzikal balonun içerisine dolduruyor ve aynı noktada döndürüyor.

Tüketim toplumunda yeni şarkı keşfetmek de ne?

Endüstrileşmiş her alan, bilindiği üzere yüksek kâr amaçlarken burada ortaya çıkan üretimler de tüketime dayalı metalara dönüşür. Tarihin her döneminde olduğu gibi ana akım müzikler de tüketim toplumu tarafından bir dönem tüketilir ancak daha sonra modası geçince hiç ortada olmamış gibi rafa kaldırılır. Çünkü hemen arkasından gelecek yeni ürünlere yer açılmalıdır. Böyle bir ortamda da endüstrinin bize dayattıkları ön planda olurken, endüstrinin hoşuna gitmeyecek şarkılar keşfedilmekten uzakta kalır. Dijitalleşmeyle birlikte zaten dikkat süremiz de epey azaldığı için bir de üzerine hızlı tüketim faktörü girince kültür sanat tüketicileri artık uzun şarkılar da dinleyemez oldu ve olabildiğince hızlı tüketilebilecek şarkılara yönelmeye başladı. Daha önceleri bir albüm baştan sonra sabırla ve heyecanla dinlenirken, bugün çoğu insan viral olan şarkıları dinliyor ve hatta sosyal medyada popüler olan kısımlara kulak verip şarkının geri kalanını umursamıyor bile. “Radio edit” kavramını bile kabullenememişken, bu hareket hepten içler acısı baktığımızda.

Seçenek bolluğu kararsızlığı da peşinden getiriyor…

En başta da dediğim gibi dijital müzik dinleme alışkanlığı, milyarlarca şarkıyı da peşinden sürüklüyor. Müziğin fiziksel olduğu dönemlerde, alabileceğimiz albümlerin sayısı da sınırlıydı ve bu albümleri defalarca döndüre döndüre dinleyip ezberimize kazıyabilirdik. Ancak günümüzde neredeyse sınırsız bir müzik seçeneğine sahibiz, bu bolluk da dinleyicileri bir keşif bunalımına sürüklüyor ister istemez. Hem sayısız şarkıya erişebildiğimiz için büyük bir açlıkla keşfe soyunuyoruz hem de hepsini dinleyemediğimiz için şarkıları kaçırdığımız hissine kapılıyoruz. Böyle olunca da yeni parçalar keşfetmek yerine güvenli alanlarımıza dönüyor, daha önceleri sevdiğimiz ve bize iyi hissettiren şarkıları dinlemeyi tercih ediyoruz.

Müzik incelemeleri ve radyo etkisi de azaldı…

Sistemin konvansiyonel medya üzerinden yürüdüğü dönemde (ki o zaman da müzik alanında büyük bir demokrasi ve eşitlikten bahsetmek mümkün değildi) albüm incelemeleri çok büyük bir yer kaplıyordu. Yeni çıkan şarkıları okuyucularıyla paylaşan yazarlar ya da eleştirmenler, kitlelerin neler dinleyebileceğini belirleyen eşik bekçileriydi aynı zamanda. Bunun yanına bir de radyolar eklenince insanların yeni keşifler yapma heyecanı da körükleniyordu hâliyle. Radyolardaki DJ’ler, farklı tarzlardaki müziklere programlarında yer verip, gruplar hakkında detaylı bilgiler de verince aynı anda milyonlarca insan bu dataya ulaşabiliyordu. Fakat 2 başlık önce değindiğim algoritmalar, DJ’ler gibi kültürel bağlamda bir anlatım sunamadığı için müziğin daha yüzeysel bir konumda kulağımıza çalınmasına sebep oluyor. Müzik eleştirisinin yerini sosyal medya yorumlarının da almasıyla müzik üzerine düşünülmesi ve yeni şarkıların keşfedilmesi de sınırlanıyor. Eskiden uzun uzun kartonet okuyup, mutfakta yer alan herkesi tanıyabiliyorken bugün büyük oranda sadece şarkıyı söyleyen kişileri tanıyabiliyoruz ki bu müzikal literatürün gelişiminin de sekteye uğraması demek.

Nostaljinin ve köklere dönüşün kredisi sonsuz!

Yeni şarkılar keşfetmeye niyetlendiğiniz bir günü hayal edin. Türü seçtiniz, liste ya da grup profilini açtınız ve şarkıyı dinlemeye başladınız. Bir şarkı geçti, iki şarkı geçti, üç şarkı geçti; fakat o da ne? Bir anda kendinizi Metallica’dan ‘Nothing Else Matters’ dinlerken buldunuz. Bunun sebebi hem güvenli konfor alanına dönüşümüz hem de müzik dinleme alışkanlıklarının geçmişe yönelmesi aslında. Pandemi döneminde yeni üretimlerin azalması ve insanların kapanma dönemlerinde içe dönmeleri geçmişteki şarkıların yeniden rağbet görmesine yol açtı. Fleetwood Mac, Kate Bush, Metallica gibi grupların onlarca yıl önce çıkan şarkıları sosyal medyanın da etkisiyle şüphesiz yeniden popüler hâle geldi. Z kuşağının da yeni şarkılar yerine eski şarkıları keşfederek önümüze koyması bunda bir etkendi. Son zamanlarda ülkemizde Modern Talking’ten ‘Cheri Cheri Lady’nin her reels’in arkasında duyulması da buna en iyi örneklerden biri tabii. Nostaljinin bu kadar rağbet görmesinin prodüktörler tarafından fark edilmesi de müziğin aynı kalıplar içerisinde üretilmesine sebep olmaya başladı. Müzik üreticileri, kısa vadede başarı elde etmek için risk almak yerine önceden kanıtlanmış formülleri tekrar etmeyi tercih edince de müziğin dönüşümü yavaşlıyor ya da yeni akımların doğması da zorlaşıyor. Örneğin 80’lerin synth-pop ya da synthrock’ının günümüzde tutulmaya başlamasıyla bugünün müziği yeniden synth ağırlıklı oluverdi ki biz 2025’te çıkan bir şarkıyı bile 80’lere ait sanabiliyoruz.

Peki nasıl daha fazla yeni şarkı keşfedebiliriz?

Yeni şarkıları keşfetmek zorlaşmış olsa da imkânsız değil. Birazcık konfor alanımızdan çıkabilirsek ve radarları açabilirsek aslında keşfedilmeyi bekleyen harika şarkılar var. Bunun için benim önerilerimse şunlar:

Algoritmaların dışına çıkın: Platformların önerdiği listeleri biraz geri plana alın, kendi listelerinizi oluşturmak için biraz mesai harcayın.

Bağımsız müzik bloglarını takip edin: Kendi müzik tarzınızın yanında sizin dinlemediğiniz türleri yazan isimleri takip etmek size müzikal perspektif geliştirmede epey yardımcı olur.

Müzikleri ülke bazında düşünebilirsiniz: Yalnızca türler üzerinden ilerlediğinizde büyük bir genre çorbası içinde boğulabilirsiniz. Ancak “world music” olarak adlandırılan ülkelerin kendine has müzikleri de keşif heyecanınızı artırma konusunda kayda değer bence.

Ve tabii ki müziği yerinde yaşayın: Her ne kadar milyarlarca şarkıya ulaşabiliyor olsak da, yeni şarkılar ve gruplar keşfetmenin en iyi yanı hiç bilmediğiniz grupların çıktığı konserler ve festivaller. Bu etkinliklerde bol bol bulunarak beklemediğiniz kadar iyi parçalar, topluluklar keşfedebilirsiniz!

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans