Ana SayfaMüzikSelin: “Times Meydanı’nda yer almayı 9 yıl öncesinden ‘manifest’lemiştim!”

Selin: “Times Meydanı’nda yer almayı 9 yıl öncesinden ‘manifest’lemiştim!”

Selin’in temposuna yetişmek zor, üretkenliğine de. Yeni döndüğü Avrupa turnesinden sonra hemen kapısını çaldım ve hem konserlerin nasıl geçtiğini sordum hem de yakın zamanda New York Times Meydanı’nda Spotify’ın RADAR programı kapsamında yer almasına kadar birçok heyecan verici konuyu konuştuk. Ayrıca 10 Mayıs’ta gelecek olan yeni single’ının da ipuçlarını aşağıda verdi.

Batıkan BAKSI / [email protected]

Selin hoş geldin! Bunu hem röportajımıza başlamak için hem de yeni bitirdiğin Avrupa turnen için söylüyorum. Keyfin nasıl? Avrupa turnesi nasıl geçti, hayalindeki gibi bir konser serisi oldu mu?

Hoş bulduk! İyiyim n’olsun. Gözümü açtım, kapattım turne bitti! Dört şehirdi, o yüzden mini turne gibi diyebiliriz. Çok keyifli bir deneyim oldu benim için. Bitmesini istemiyordum ama “bu daha başlangıç” diyelim! Kısacası keyfim yerinde 🙂

Avrupa turnen boyunca nelerle karşılaştın, dinleyenler yalnızca yurt dışındaki Türk dinleyicilerin miydi yoksa yabancı dinleyiciler de var mıydı? Atmosfer ve tepkiler nasıldı?

Emei’nin Avrupa Turnesi’nde sahne aldım. Beni tanıyarak gelen Türk ve yabancı dinleyiciler de vardı. Fakat beni tanımayanlara müzik yapmak ise ayrı bir keyifti. Yabancılara Türk mutfağımızdan çok güzel baharatları göstermiş oldum. ‘Gidip Gel’ şarkısını sahnede dinleyicilere öğrettim ve hep beraber söyleyerek bitirdik her konseri. Çok çok keyifliydi.

Yurt içinde ve yurt dışında müzik çalışmaları sürdürdüğün için aslında global arenada da bilinirliğin arttı. Bu popülariteyi neye bağlıyorsun, Selin’in müziği yurt dışında nasıl duyuluyor sence?

Henüz bu yolun daha ortalarındayım, daha çok yolum var. Emin adımlarla yürümeye devam edeceğim. Bu turne ile müziğimi daha fazla duyurabilmiş olmak çok güzel bir his. Emei’nin kitlesi çok sevimliydi ve yeni müzikler keşfetmek için de çok heyecanlılardı. O yüzden konserdeki deneyimlerimden aldığım izlenim; müziğim güzel duyuluyordu ve ilgi gördü.

“Hedefim içimden geldiği gibi yapmak ve bir şekilde kitlelere duyurabilmek…”

Geçtiğimiz Şubat ayında Warner Music Turkey etiketiyle Can You Understand Me?’ adlı bir single çıkarmıştın. Bu şarkı aynı zamanda hem İngilizce hem de Türkçe. Dinleyeni biraz ters köşe yapıyor. Bu single, yurt dışına açılma stratejinin bir parçası mıydı yoksa müziğin bu yönde mi şekilleniyor?

Aslında iki dilde şarkı yapmak, bir süredir müziğimin kimliğinin bir parçası oldu. Böylece iki kültürü bir köprü ile birleştirmiş oluyorum. Dinleyiciler tarafından bazen seviliyor bazen tercih edilmiyor ama benim çok hoşuma gidiyor. Bu şarkıları yaparken yurt dışına açılmak gibi bir amaç gütmüyorum. Genel olarak hedefim içimden geldiği gibi müzik yapmak ve bunu da bir şekilde kitlelere duyurabilmek.

Üretim bakımından da çok aktif görüyoruz seni. Mesela Sattas ile bir Kargo cover’ı yaptınız, ‘Ne Senle Ne Sensiz’ ve az önce de konuştuğumuz Can You Understand Me’ olmak üzere 3 single’ın ilk 4 ayda çıktı. Seni bu kadar yoğun bir temponun içinde üretim yapmaya tetikleyen şeyler neler? Hissettiklerin mi yoksa bir şeyleri dışarı vurma zorunluluğu mu?

Böyle yorumlar almak çok hoşuma gitti çünkü bana hâlâ yetersiz geliyor. İnsan yaptığı şeylerle asla tam olarak tatmin olamıyor. Bu anlamda da daha fazla üretken olabilirim diye düşünüyorum. Mesela şu an isterdim ki albümlerim olsaydı… Herkesin temposu farklı ve kendine özel, o yüzden zorlamamak gerekli. Yine de aklımın bir köşesinde bu düşünceler hep duruyor ve bu beni ister istemez ileriye itiyor. Özellikle albüm konsepti uzun süredir planlarımda var. Hakkını vererek yapmak istediğim için biraz daha beklemek istedim. Bir de kreatif tarafı sürekli değiştirdiğimi fark ettim ve istemsiz bir şekilde yazdığım şeyler de değişiyor. Bazı çalışmalar içime sinmiyor ve en baştan başlıyorum.  Uzun bir süreç oluyor ama söz veriyorum güzel olacak.

“Şarkı yazmak çok saf ve dürüst bir şey…”

Yoğun bir tempo demişken bir ayağın da Londra’da senin. Çalışmalarına orada da farklı farklı prodüktörlerle devam ediyorsun. Farklı isimlerle birlikte çalışmak kariyerini nasıl etkiliyor? Hem Türkiye’ye hem İngiltere’ye ayak uydurmak zor oluyor mu?

Tam istediğim gibi tadında gidiyor aslında. Bir ayağımın Londra’da bir ayağımın Türkiye’de olması durumu çok küçük yaşlarımdan beri mevcuttu. Alışık olduğum bir düzen oldu. Kreatif açıdan ruhuma çok iyi geliyor çünkü dediğiniz gibi farklı isimlerle bir araya geliyorum ve bu yüzden her seferinde farklı şeyler üretebiliyorum. Bu da güzel bir deneyim oluyor. Bildiğimiz isimlerle çalışmak her zaman daha güzel, kolay ve açıkçası tercihim de bu yönde. Şarkı yazmak çok saf ve dürüst bir şey ve bunu yeni insanlarla bir anda yapmak tuhaf hissettirebiliyor. Yaptıkça o da kolaylaşıyor. O yüzden farklı insanlarla çalışıp üretmek kas geliştirmek gibi bir duruma dönüyor. Gidip gelme temposu bu yüzden beni oldukça tatmin ediyor.

Farklı prodüktörlerle çalışsan da içinde bulunduğun her projede çok ince detayları bile kendinin düşündüğünü, ince elediğini duymuştum. Projelerinde söz sahibi olmayı seviyor musun? Farklı isimlerle bir arada olsan da ortaya çıkan şeylerde mutlaka senin istediğin mi oluyor yoksa ortaya kolektif şeyler çıkarmayı mı tercih ediyorsun?

Ne olursa olsun benim hep içinde olmam lazım. Bazen kendimi aşçı gibi görüyorum. Mutfakta başkalarının olması çok hoşuma gidiyor çünkü bilmediğim veya tahmin etmediğim fikirler çıkabiliyor ortaya. Belki bir yere “tuz” gerekince benim için bunu yapan biri oluyor. Bazen kolektif oluyor bazen de kendimi kaptırıp hepsini pişirmeyi tercih ediyorum…

Biraz konserlere geri dönmek istiyorum, sen şarkı söylerken dansa da çok önem veriyorsun. Hâliyle bir şarkıyı yazıp bestelerken bunun koreografisini de düşünmeyi gerektiriyor. Burada beraber çalıştığın bir ekip var mı, yoksa kendin mi tasarlıyorsun dans performanslarını da?

Benden danslı bir şarkı çıkması çok nadirdir ama olunca mutlaka içinde dans öğesi istiyorum. İsterdim ki dans yönüm daha da güçlü olsun ama maalesef biraz ihmal ediyorum onu. Eğer danslı bir performans varsa önümde, tarih yaklaştığı zaman üzerine gidiyorum. Fikirleri genelde kafamda tasarlarım fakat bunları hayata geçirmek her zaman kolay olmuyor. Öyle olunca ben de bu alanın aşçılarını devreye sokuyorum. Farklı tarzlar, farklı insanlar ve farklı türlerde çalışmayı seviyorum ve hep yeni şeyleri denemeyi tercih ediyorum. Belki ileride kendi stilimi daha iyi oturtunca tarzımı kesinleştiririm ama şu an paletimi genişletmeye devam ediyorum.

Selin 1

“Her gün uyandığımızda başarmak istediğimiz şeye bakarsak, o başarıya doğru hedefliyoruz kendimizi…”

Spotify’ın RADAR programıyla geçtiğimiz senenin son günlerinde seni New York’ta Times meydanında görmüştük. Sen kendini New Yorkun göbeğinde devasa şekilde gördüğünde ne hissettin? Başardım” mı dedin yoksa her şey daha yeni başlıyormu?

Her şey daha yeni başlıyor” ve aynı zamanda “Evet, planladığım oldu” dedim! Planladığım oldu cümlesini neden söyledim diye merak ederseniz; ben 2015 yılında kendimi Times Square’e photoshop ile yerleştirip, bu görseli de Twitter’da paylaşmıştım. 9 sene sonra o fotoğraf gerçek oldu 🙂 Olması için hep manifest’ledim. İnsan hayal edip göz önüne getirebiliyorsa istediğini, hatta daha ötesi onu çizip ya da fotoğrafını bir yere asıp her gün ona bakabiliyorsa o enerjiyi evrene salmış oluyor. Bunu yapıp sonra hiç çalışmazsan tabii ki olmaz ama yapıp üstüne gidersek, evren yolda güzel sürprizlerle bizi karşılıyor. Evren diyorum ama o anlatamadığımız ve göremediğimiz “enerji” diyelim. Vizyon tahtası dediğimiz olay bence gerçekten işe yarıyor. Her gün uyandığımızda başarmak istediğimiz şeylere bakarsak, o başarıya doğru hedefliyoruz kendimizi sanırım.

Bilinirliğin arttıkça seni reklamlarda da görmeye başladık, önceleri sadece müziğinle bilenlerin yanında müziğini hiç dinlemese de reklamlarda izleyerek seni tanıyanlar olmuştur elbet. Adım adım yükselmek, bilinirliğini geniş kitlelere yaymak sana nasıl hissettiriyor?

Sevdiğim şeyi yapıyor olmak zaten hepsinin ötesinde ve müziğimle insanların hayatına dokunabiliyorsam bu daha da güzel bir his. Ne kadar çok insanın hayatına dokunabilirsem o kadar iyi hissediyorum. O yüzden kitle çoğaldıkça, çok mutlu oluyorum. Daha çok insan bu Selin ailesinin bir parçası oluyor ve bu yolda beraber olmak çok keyifli bir hissettiriyor. Bunu çoğaltmak ve daha da globalleştirmek ne güzel olur!

Şimdi sırada neler var, albüm mü gelecek yoksa yeni single’lar ile mi çıkacaksın dinleyicinin karşısına? Yeni çalışmalar ne zaman, tarihlerini ilk buradan duyuralım istersen 🙂

10 Mayıs’ta ‘Human’ isimli yeni şarkım yayımlanacak. Sonrası için de albüm diyelim artık da albüm olsun… Olacak olacak, hissediyorummm!

Röportajımızı bitirirken dergy.com okuyucularına ve yerli-yabancı tüm dinleyicilerine göndermek istediğin bir mesaj var mı?

Sevdiğiniz şeyi yapmaya devam edin veya başlamadıysanız başlamayı düşünebilirsiniz. Tek bir hayatımız var ve o da çok uzun değil. Bu hayatı severek yaptığımız şeyle doldurmak çok tatmin edici bir his. Asla kolay değil, hatta zor, ama ne zaman güzel şeyleri elde etmek kolay oldu ki? Pes etmeden yolunuza bakın, hayal edin ve hayallerinizi düşünüp, heyecanlanıp bu hayallere doğru yürümeye başlayın. Pes etmek yok! Bol şans diyorum!

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR