İçinden dökülen bütün duygu ve düşüncelerini müziğine yansıtan Sera Savaş, çıkardığı ilk albümünü ve Amerika-İstanbul arasındaki hayatını anlatıyor.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
Duygularını kelimeye dökemediği noktada şarkı yazmak Sera Savaş‘ın çaresi olmuş. Küçük yaşta Amerika’ya gitmesi ve orada yaşadığı özlem hissiyle birlikte tek tek dökülmeye başlamış şarkılar. İşin ilginç yanı müzikle çocukluğundan beri ilgilenmesine karşın üniversitede müzikle hiç ilgisi olmayan bilgisayar mühendisliği üstüne eğitimini tamamlamış. Bunun nedeni ise müziğe dair ilhamını kaybetme korkusu. Ama diğer yandan da orada kurduğu rock grubunda davul çalarak ve şarkı sözleri yazıp besteleyerek geçirmiş bütün o süreci. Şimdi Amerika-İstanbul arasında mekik dokurken, ilk albümü “Son Güzel Havalar”ı yayınladı. İkinci albüm ise yolda. Devamını Sera Savaş’tan dinliyoruz…
“Son Güzel Havalar” adlı ilk albümünü kısa bir süre önce yayınladın. Ardında nasıl bir hikaye yatıyor?
Albümdeki şarkılar yaklaşık 2-3 senelik bir dönemi anlatıyor. Albüme adını veren şarkım ‘Son Güzel Havalar’ı geçen sene sonbahara girerken yazmıştım. Bunu yazdıktan sonra geriye dönüp yazmış olduğum şarkılara baktığımda hemen hemen çoğu şarkıma son noktayı koyan parça olduğunu fark ettim. Albüm hazırlıkları başladığında albümün adına henüz karar vermemiştim ama “Son Güzel Havalar” benim için her zaman albümün en değerlisiydi. Bazı güzel şeylerin son bulması üzerine yazdığım şarkılardan oluşuyor bu albüm.
Peki, albüm süreci nasıl gerçekleşti?
Albüm kayıt sürecimiz çok keyifliydi. Çok değerli bir ekiple çalıştık. Aranjeler Berkant Ali İncesaraç’a ve mix Onur Gülanber’e ait. Berkant’a şarkıların akustik ses kayıtlarını gönderdikten sonra bana birkaç örnek aranje göstermişti şarkılar için. Her şarkının aranjesi kafamda istediğim gibiydi, müziğimi en saf haliyle koruyarak çok güzel aranjeler orataya çıkardı ve böyle böyle şarkıları tamamladık. Kayıtlar alındıktan sonra New York’a döndüğüm için çok fazla yüz yüze görüşemesek de görüntülü aramalar ve e-mail’ler sayesinde bir albüm bitirdik. Albüm çıkmaya yakın, Kasım ayında Ankara ve İstanbul’da albüm lansman konserlerimiz oldu. Bu konserlerde dinleyicilerimle buluşmak bu sürecin en güzel yanlarından biriydi.
14 yaşındayken Amerika’ya gidiyorsun ve orada bilgisayar mühendisliği üstüne eğitim alıyorsun. Oysa çok küçük yaşlardan itibaren müzikle ilgili olduğunu biliyoruz. Müzik eğitimi yerine bilgisayar mühendisliğini tercih etmenin nedeni neydi?
Aslında lise yıllarımdan beri üniversitede okumak istediğim bölüm hakkında hep kafamda bir soru işareti vardı. Ama tek emin olduğum şey müzik okumak istemediğimdi. Müziği okulla çok özleştirmek istemiyordum. İlhamımın kaybolacağını düşünüyordum hep. Daha bağımsız olmak istiyordum müzik eğitimim konusunda. Bilgisayar mühendisi mezunu abimden de etkilenerek, lise yıllarımda yazılıma ilgi duymaya başladım ve bilgisayar mühendisliğine yöneldim.
Peki, oradayken müzikle de ilgilenme şansın oldu mu?
Lisede Amerika’ya geldiğimde müzik sayesinde çok insanla tanıştım, arkadaş oldum. Birkaç arkadaşımla, benim de davul çaldığım, bir rock grubumuz vardı. O zamanlar insanların önünde şarkı söylemeyi çok sevmezdim. Söylediğim zamanlar arkadaşlarımla gitar çalıp cover yapardık ama kendi aramızda sadece eğlencesineydi. İngilizce şarkılar da yazmaya başlamıştım o sıralar. Lise zamanlarımda müziğim konusunda daha içe kapanıktım galiba. Hobiydi benim için tam anlamıyla. Üniversiteye geldiğimde hobi olmaktan çıkıp biraz daha iç dünyamda çıktığım bir yolculuk haline geldi. Müzik sayesinde zor dönemlerimi atlattım ve anlattım.
“Bazı duyguların sadece kelimelerle ifade edilemeyeceğini anladım.”
Amerika’da yaşadığın yıllar sence müziğini nasıl etkiledi ve şekillendirdi?
Müziğimin biraz melankolik olmasına sebep oldu bence. Yalnızlık, umutsuzluk üzerine yazdığım bir dönemden geçtim üniversitedeyken. Her ne kadar uzun süredir Amerika’da yaşıyor olsam da hala alışamadığımı hissediyorum bazen. Yeni bir ülkeye, hatta belki yeni bir şehre taşınmanın getirdiği yalnızlık apayrı bir şey. Çok genç yaşta bu yalnızlığı tatmanın getirdiği burukluk beni hala takip ediyor gibi hissediyorum. İnsan ilişkilerine, duygulara daha çok önem vermeye başladım ve bazı duyguların sadece kelimelerle ifade edilemeyeceğini anladım. Bu da müzik yapmama sebep olan şeylerden biri oldu.
Yanlış bilmiyorsam aslında ilginç bir şekilde Amerika’dayken ilk Türkçe şarkılarını yazmaya başlıyorsun. Gurbet özlemi bunda etkili oldu diyebilir miyiz? Ya da duyguları Türkçe daha iyi ifade edebildiğini mi düşünüyorsun?
Türkçenin büyüsünü fark etmemi sağladı bu özlem. Üniversiteye gelene kadar dinlediğim şarkılarda sözlere dikkat etmezdim, genelde melodi ve ritmi o anki duygularımı etkilerdi. Üniversiteye geçtiğimde sözlerden başka bir şeye dikkat edemez oldum. İngilizce dinlemek yetmiyordu. Türkçe bir şarkı dinlerken her kelimesi farklı hissettiriyordu. Saatlerce hiçbir şey yapmadan müzik dinlerdim bazen, sözlere ve müziğe kendimi kaptırmak için. Çok düşünürdüm dinlerken şarkıları. Daha önce keşfetmem gereken bir dünyayı keşfetmiştim üniversite birinci sınıftayken. Anlatamadığım hislere karşın, ben de kendi şarkılarımı yazmaya başladım sonra.
Profesyonel anlamda müzik sahnesine adım attığın o ilk günü bizimle paylaşabilir misin? Neler hissettin, neler yaşadın?
İlk albüm anlaşmamı imzalayana dek profesyonel müzik sahnesine dahil olmamışım gibi hissediyorum. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bir şeydi albümümün olması. O günden beri hiç bitmeyen bir heyecanım var. O zamanki heyecanım yeni çıkacak şarkılar, klipler ve konserler içindi. Şimdi ise ikinci albüm heyecanı, yeni konserler…
Dijital platformlar sesini duyurmak isteyen genç müzisyenler için mükemmel bir fırsat sunuyor. Sen de ilk Türkçe şarkın ‘Yangın’ı Spotify’a yükleyerek müzik kariyerine adım attın. Ve kısa bir sürede Spotify’da Türkiye Viral listesine girmeyi başardın. Böyle bir şey bekliyor muydun?
Beklemiyordum açıkçası. Spotify’ın bir müzisyen olarak nasıl kullanılması gerektiğini bile bilmediğim dönemlerdi. ‘Yangın’la viral listesine girdiğimizi öğrendiğimde şok olmuştum, hala düşündükçe aklım almıyor. O günden sonra dinleyicilerimden destek mesajları almaya başlamıştım, hatta şarkılarımı cover yapıp bana gönderenler olmuştu. Birkaç ay geçtikten sonra daha fazla kişiye ulaşmaya başladı müziğim ve destek mesajlarının yanı sıra dinleyicilerim şarkıların onlara yaşattığı hikayeleri ve anılarını benimle paylaşmaya başladılar. O zaman anladım müziğin ne kadar kuvvetli bir şey olduğunu. Bu şarkıları yazarken derdimi kimseye anlatamayacağımı düşünürken, yayınladıktan sonra yüzlerce insanla aynı şeyleri hissettiğimi fark ettim.
Şarkılarını ilk kime dinlettirirsin ve neden?
Genelde yayınlanana dek kimseyle paylaşmıyorum. Arkadaşlarım dinlemek isterse onlara dinletiyorum. Ama yazdıklarım konusunda çekingen oluyorum. O anda içimi dökmek için yazdığım şeyleri bir anda insanlarla paylaşmak biraz ürkütücü geliyor ilk başta. Bazen de yazdığım şarkıları sadece o an kafam dağılsın diye yazıp öylece bırakıyorum yayınlamamak üzere.
“İkinci albümün kayıtlarına başladık.”
Bundan sonrası için kendine nasıl bir yol belirledin?
Şimdiden ikinci albümün kayıtlarına başladık. Bu yeni şarkılarla istediğim sound’u yakalamaya başladığımı hissediyorum. Türkçe şarkılar dışında İngilizce bir şeyler de gelebilir ileri tarihlerde. Konserler, buluşmalar planlıyoruz. Heyecanlı bir dönem, güzel bir başlangıç oluyor.
Sound’unu tanımlamanı istesek bize onu nasıl tarif edersin?
Alternatif rock türü diyebiliriz. Hala sound’umu bulmaya çalışıyorum, ki bu zamanla yerine oturan bir şey bence. Bir şarkıyı hangi duygunun etkisinde yazdıysam genelde sound’unu da en çok belirleyen şey o oluyor. Albüme soft rock, alternatif rock türü bir sound hakim ama ‘Şarkılar Perişan’ adlı parçam biraz daha oryantal ve farklı bir sound taşıyor. Sound konusunda serbest takılmak hoşuma gidiyor.
Şarkılarının bütün söz ve müzikleri sana ait. Üretim sürecinde seni neler besliyor? Yaratım sürecini bizimle paylaşabilir misin?
İlham aldığım her şey yaşanmışlıklardan geliyor. Yaşadığım şehirler, o şehirlerin insanları ve o insanların hissettirdikleri. Şarkı yazmak için bir formülüm hiçbir zaman olmadı. En beklenmedik zamanda aklıma gelen duygular ve kelimeler bir anda böyle şeylere dönüşüyorlar. Çok yazarım ve dinlemeyi de çok severim. İnsanların hikayelerini, şehrin gürültüsünü, sözlü ve sözsüz müziği… Kelimelerden çok etkilenirim. Duyduğum güzel bir sözü mutlaka not ederim. Bunlar şarkılarımdaki en büyük ilhamlarım. Bazen de, bazı duyguların içinden çıkamadığım zamanlar gitarımı alır aklıma gelenleri yazarım, içimi dökerim.
Bir de merak ediyorum, dışarıdan oldukça sakin ve içe dönük gibi görünüyorsun. Normalde de böyle biri misindir?
Dinlemeyi konuşmaktan daha çok seviyorum galiba. Arkadaş ortamlarında en konuşkan kişi ben olmuyorum genelde. Sakin bir enerjim var sanırım. Bu nedenle yazmayı seviyorum. Anlatmadıklarım ve anlatamadıklarımı yazıyorum.