Türkiye’de elektronik müzik dünyasının önemli aktörlerinden Sezer Uysal’la karantina günlerini, online konserlerini, set başındayken onu en çok duygulandıran şeyleri konuştuk.
Sebla KOÇAN/ [email protected]
Mahmut Orhan ve Aytaç Kart’la birlikte Sibourne Akademi’nin kurucularından biri olan DJ Sezer Uysal, her ne kadar teknolojinin nimetlerinden faydalansa da insan elinin değmediği hiçbir şeyin tam olmadığını söylüyor: “Yaptığınız işte karakterinizden bir şeyler ortaya koyarsınız, ya sevgi, ya öfke… Ve ortaya çıkardığınız müzikte o duygunuzu yansıtırsınız.” Karantina günlerinde kendini moral bozukluğuna teslim etmediğini, bol bol yemek ve spor yaparak günlerini geçirdiğini söylüyor, ünlü prodüktör. Sezer Uysal, Dergy’nin sorularını yanıtladı.
Sibourne Akademi’nin Mahmut Orhan ve Aytaç Kart’la birlikte kurucularından birisiniz. Sibourne’dan çıkan bir çok yeni yetenek oldu, kısa süre içinde onları dinleme imkanımız oldu. Nasıl geçti eğitim süreci, size neler kattı genç müzisyenlerle çalışmak?
Eğitim süreci çok keyifli geçti. Her ne kadar onlar için bir şeyler öğrendikleri bir süreç olsa bile, bir o kadar da bize tecrübeler kazandırdı. Onların müzik için heyecanlanmaları bizi de ilk başladığımız günlere götürdü. Her biri kısa sürede bir çok başarılı projelere imza attı, şubat ayında çıkartmış olduğumuz toplama albümünde her birinin parçasını görmek bizi çok gururlandırdı.
Konserlere gitmeyi daha şimdiden çok özledik, sağlık uzmanları ise 2021 sonbaharından önce konser ve festivallerin başlamayacağını öngörüyor. Neler düşünüyorsunuz bu konuda?
Evet bizler de çok özledik fakat uzmanların dediklerini harfiyen dinlemeliyiz. Tabii bu durum tüm dünya için çok üzücü, bu süreç sadece eğlence sektörünü değil bir çok sektörü etkilemiş durumda. Evde kal uyarısını dinleyerek, bu süreci en sağlıklı biçimde atlatacağımıza inanıyorum.
“ONLINE KONSERLER YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Mahmut Orhan’la birlikte online konser veren ilk isimlerden biri oldunuz. Nasıl geçti, nasıl tepkiler aldınız? Devam edecek misiniz online konserlere?
İnsanların can sıkıntılarının geçmelerinde biraz bile yardımcı olabildiysek ne mutlu bize, tepkiler ve yorumlar çok güzeldi. Bizden yayınların devamlılığı için isteklerde bulundular, biz de elimizden geldiğince her hafta canlı yayın yapmaya çalışıyoruz kendi imkanlarımızca ve yapmaya devam edeceğiz.
Zor zamanlardan geçiyoruz. Sizin işiniz ise eğlendirmek. Siz moraliniz bozuk olduğunda toparlanmak için neler yapıyorsunuz?
Moralimin bozuk olduğu anlar çok nadirdir, genellikler enerjimi yüksek tutarım ve hep pozitif bakmaya çalışırım. Haftanın beş günü spor yapmaya çalışıyorum. Süreci takip ediyorum ama pek televizyon izlemem, kendimi yemek yapmak ve müzik yapmaya adadım. Günümün çoğu saati bu şekilde ilerliyor, yeni bir şeyler üretmek ve yapmak beni her zaman iyi hissettirmiştir.
Elektronik müzik öyle bir şey ki, bir kısmında teknolojinin nimetlerinden yararlanmak da mümkün ama her şeyi de bilgisayar yapmıyor sonuçta. “İnsan elinin değmesi” ne kadar önemli yaptığınız şarkılarda, nasıl dengeliyorsunuz makine ve insanı bu noktada?
Bence dünyada insan elinin değmediği hiç bir şey tam olmaz. Bu, makinelerle bizi ayıran en büyük etken duygudur. Yaptığınız iş ne olursa olsun kendinizden bir şey katarsınız. Ya karakter olur ya sevgi olur ya öfke olur, hangi ruh halinizdeyseniz, yaptığınız işte ya da müzikte ortaya koyduğunuz duygunuzu yansıtırsınız. Bu da her müzisyenin kendine ait bir soundu olduğunu ortaya koyar. Ben de bu şekilde yaşadıklarımdan ve tecrübelerimden faydalanarak dengeyi sağlarım.
Özellikle yaz mevsimleri sizler için çok hareketli geçiyor. Bu seyahatler içinde hiç unutamadığınız seyirci, çalmayı çok sevdiğiniz ülke hangisiydi?
Geçtiğimiz yaz Berlin’de Ritter Butzke adında bir kulüpte çaldığımda çok keyif almıştım. Bunun yanı sıra Alaçatı’daki Sommer Klein’da çok eğlendiğim ve unutamadığım performanslar olmuştur.
Müzik dışında başka ne gibi ilgi alanlarınız var? Neler yaparsınız boş zamanlarınızda?
Müzikten çok fazla zamanım kalmasa da, vakit buldukça evcil hayvanlarımla oynamayı, ormanda yürüyüş yapmayı, bilgisayar oyunları oynamayı, müzikte yeni lezzetler denemeyi, spor yapmayı, dostlarımla vakit geçirmeyi severim.
Belki şimdi online konserlerden bahsediyoruz ama, yakın zamana kadar küçük mekanlardaki konserler revaçtaydı. Oysa bir zamanlar İstanbul zengin bir festival kültürüne sahipti. Sizin nasıl anılarınız var o dönemlere dair?
Geçmiş dönemlerde çaldığım festival ve kulüplerde bir çok anım var tabii ki de. Bunların hepsini yazarsam çok uzun bir liste olur bu yüzden bunlardan en aklımda kalan, iki sene önce Electronica Festival’de çalarken bir çiftin çaldığım parçada birbirlerine sarılarak sevinçten gözyaşı dökmeleri beni çalarken çok duygulandırmıştı.
Bugüne kadar dinleyicisi olarak sahnede izleyip sizi havalara uçuran performans kimindi, hatırlıyor musunuz?
Maceo Plex ve Max Cooper. İkisi de benim için muhteşemdir.
Sahnedeyken pek çok DJ eğlencenin tavan yaptığı anlarda, seyircinin coşkusunu bozmamak için setin başında planlanandan fazla zaman geçirir. Sizin de geldi mi başınıza benzer bir şey, seti bırakamadığınız zamanlarınız oldu mu?
Evet oldu. Normalde setim iki saat olmasına rağmen, dinleyicinin etkisiyle bir iki saat kadar sahnemi uzatmışlığım oldu. Bazen zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım kitleler oluyor.
Yalnız elektronik müzikte değil, hem alternatif sahnede hem de rap müzikte Türkiye’den pek çok yetenekli isim dinliyoruz son zamanlarda. Sizin severek takip ettiğiniz kimler var aralarında?
Alternatif sahnelerde Evrencan Gündüz, Fikri Karayel, Ekin Beril gibi isimleri başarılı ve yetenekli buluyorum. Rap müzikle ilgilenmiyorum.
Son olarak karantina günlerinde bize tavsiye edebileceğiniz bir film, bir dizi, bir kitap, bir de albüm önerinizi almak isteriz.
Film: Interstellar, Dizi: Cosmos: Possible Worlds, Kitap: Dune Albüm: Christian Löffler – Lys.
BU DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
MAHMUT ORHAN: “MÜZİK YAPMAK ARTIK DAHA KOLAY OLACAK”