Ortaya koydukları işlerle adından söz ettiren yeni nesil yönetmenleri incelerken, gelecek vaat edenleri de keşfe çıkıyoruz.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
Yılı bitirmeye sayılı gün kalmışken, şöyle bir geri dönüp sinema dünyasında bir yoklama yapalım istedim. Tabii yılın bitişi demek, diğer yandan da şubat ayında düzenlenecek olan Akademi Ödülleri’ne de geri sayımın başlaması anlamına geliyor ama bu yazıdaki odağımız Oscar’ların çok daha ötesinde bir noktaya dair. Venedik, Cannes, Berlin gibi özellikle bağımsız sinemaya kucağını açan film festivallerinde bu yıl gösterimi yapılan filmler arasında öyle yapımlar vardı ki bütün gözler bir anda o işin altına imzasını atan yönetmenlere çevrildi.
Ortaya koydukları işlerle bir anda parlayan ve kendi sinema dillerini güçlü bir şekilde filmlerine yansıtan bu yönetmenler sinema eleştirmenleri tarafından gelecek ve umut vaat eden olarak tanımlanıyor ki bunlar arasında henüz vizyona girmemiş yapımlar olmasına karşın büyük bir beklenti yaratanlar da var.
Nasıl ki geçmiş yıllarda çektikleri filmlerle Robert Eggers, Greta Gerwig, Julia Ducournau, Ari Aster ve Jordan Peele gibi isimler sinema dünyasına yeni bir soluk kattıysa, onların ardından gelen bu yeni nesil yönetmenler de gelecek vaat ediyor.
Örneğin Charlotte Wells bana kalırsa gelecek vaat eden yönetmenlerin en başında geliyor. Dokunaklı bir baba-kız ilişkisini odağına alan “Aftersun” filmi, Cannes Film Festivali’nin bu yılki en önemli keşiflerinden biri diyebiliriz. Film festivalden Eleştirmenler Haftası Jüri Ödülü’yle ayrıldı. Peki Charlotte Wells kim? İskoçyalı yönetmen ve yapımcı Wells, 35 yaşında. Bugüne kadar çektiği kısa filmlerle dünya çapındaki birçok festivale katıldı ve ödüllerle döndü. “Aftersun” ise onun ilk uzun metrajıydı ve hatta filmin bir kısmını Türkiye’de Fethiye tarafında çekti. Senaryosunun da kendisine ait olduğu filmin başrolünü “Normal People”la yıldızı parlayan Paul Mescal‘a vermesi ise başarısını destekleyen faktörlerden biri oldu.
Bu yıl bir diğer yıldızı parlayan yönetmen ise “Saint Omer” filmiyle Alice Diop oldu. 43 yaşındaki Fransız yönetmen Diop‘un ilk uzun metrajı bu olmamasına karşın prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapması ve Büyük Jüri Ödülü’nü kazanması okları kendisine çevirdi. Bana kalırsa Diop‘un en büyük şansı bu yıl Cannes film Festivali’nde yarışmamış olmasıydı. Oysa film ilk başta Cannes için düşünülmüştü. Ancak Venedik’te prömiyerini yapması “Aftersun”ın gölgesinde kalma olasılığının önüne geçmiş oldu.
Cannes Film Festivali’nde bu yıl Belirli Bir Bakış Jüri Ödülü’nün yanı sıra Queer Palm’ı da kazanıp adından söz ettiren bir diğer yönetmen “Joyland” adlı filmiyle Saim Sadiq oldu. Festivalde ilk kez bir Pakistan filminin izleyiciyle buluşması bence sinema tarihi açısından da önemli dönüm noktalarından biri niteliğinde. Film toplumsal baskı, örf, adet, gelenek ve görenekler etrafında kurgulanan vurucu senaryosuyla da bir adım öne çıkıyor. “Joyland”, ataerkil bir ailenin soyun devam etmesi için bir erkek bebeğin gelişine dair özlem çekmesini anlatırken, evin en küçük oğlunun gizlice erotik bir dans okuluna katılması ve orada transseksüel bir sanatçıya aşık olması işin rengini değiştiriyor. Emin Alper‘in ödüllü “Kurak Günler” filminin de bu yıl Cannes’da Queer Palm’a aday gösterildiğini şuraya not düşmek isterim.
LGBTİ+ bireylerin zorlu yaşamlarına odaklanan filmlerin arkasında eğer iyi bir hikaye anlatıcılığı ve güçlü bir metin varsa, başarısız olmasına imkan yok diyebilirim. Bunu “The Inspection” adlı filmle bir kez daha görüyoruz. 43 yaşındaki Amerikalı yönetmen Elegance Bratton‘ın senaryosunu da üstlendiği film, aslında kendisinin ilk uzun metrajı sayılabilir. Bugüne kadar kısa filmler ve “Pier Kids” adlı belgeseli çeken Bratton‘ın Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nde İzlenecek Yönetmenler ödülünü alması ondan sinefiller olarak beklentimizi bir üst seviyeye taşıdı diyebiliriz.
2023’te izlemek için sabırsızlandığımız diğer yönetmenler
Bu isimlerin yanı sıra 2023’te vizyona girecek bazı filmlerin yönetmenlerine dair de merakımız büyük. Maggie Betts ”The Burial”, Elijah Bynum “Magazine Dreams”, Nida Manzoor “Polite Society”, Laurel Parmet “The Starling Girl” ve Jingyi Shao “Chang Can Dunk” filmleriyle önümüzdeki yıl en ses getirecek yönetmenlerden olacağa benziyorlar, benden söylemesi. 🙂