Röportaj

Sude Belkıs: “Sosyal medya bile gelenekselleşti”

Herkes onu konuşuyor, herkes yarattığı karakterlerden bahsediyor. Çünkü karakterlerin hepsini abartısız hayatının bir noktasından tanıyor… İşte o tanıdık karakterlerin yaratıcısı Sude Belkıs.
Editör - 7 Mart 2025
post image

Sude Belkıs, dijital dünyanın sınır tanımayan yaratıcılarından biri. Eğitimi iletişim tasarımı üzerine. Yaptığı işler de hep iletişim ve tasarım odaklı olmuş. Sosyal medya uzmanı, fotoğrafçı, dijital sanatçı ve ressam geçmişte sahip olduğu unvanlar. Dijital içerik üreticiliğinde Twitch yayınlarıyla başlayan serüveni, YouTube serisi “Hasçelikler and The City”nin kaotik mizahıyla milyonlara ulaştı. Kendisini araştırdıkça oluşturduğumuz kanaat, Sude’nin Türk aile yapısının tanıdık dinamiklerini absürt bir doğaçlamayla harmanlayan, sosyal medyayı bir oyun alanına çeviren genç bir yetenek olduğu. Bu röportajda, Belkıs’ın karakterlerinin ardındaki ilhamı, hikâye anlatıcılığındaki yenilikçi yaklaşımını ve geleneksel medyaya kafa tutan vizyonunu masaya yatırıyoruz. Sude Belkıs’la, gerçekle kurgunun kesiştiği o ince çizgide buluşmaya hazır olun.


Tarzın hep “beklenmeyeni yapmak” üzerine kurulu gibi görünüyor; Twitch’te “Derde Doğru” gibi formatlarla başladın, “Hasçelikler” ile doğaçlama bir evren yarattın. Bu sürekli bir yenilik arayışı mı yoksa bu projeler de doğaçlama mı gelişiyor?

Çok teşekkür ederim öncelikle. Bir şey yaparken tutan başka bir formata “benzer olsun” garanticiliğim hiç yok ama aynı şekilde yenilik arayışı ya da “bir şey yapayım çok farklı olsun” gibi bir düşünceyle de başlamıyorum. Aklıma bir fikir gelir onu “Belkısça” yaparım. İyi ya da kötü olsun fark etmez.

“Hasçelikler and The City” fikri nasıl ortaya çıktı? Neydi sana “Niye bunu yapmıyorum ki?” ya da “Hadi başlıyorum!” dedirten? Spontane bir düğün videosu ile başlıyor her şey… Baktığımızda gördüğümüz karakterler hayal ürünü olsa da yaşananlar ve yapılanlar fazlasıyla gerçek. Bu dizinin gerçekliği nerede başlayıp nerede bitiyor? Sınırlarını bizim için çizebilir misin?

Ben yayınlara ara verip Youtube’a içerik yapmak istiyordum. Aslında amacım her bölüm farklı karaktere bürünüp gerçek bir şeyi deneyimlemek ve kayda almaktı. Tanımadığımız birinin düğününe gitmenin yanında başka deneyimlediğim şeyler de olacaktı. Ama düğün vlog’unda karakterler çok sevildi ve biz de sevdik, derinleştirmek istedik. Ben 2. videodan sonra bunun bir seriye dönüşebilme potansiyelini anladım. Burada doğaçlama alanı çok fazla ve aynı zamanda birden fazla mecraya yayılmış durumda. Bu da gerçekliğini artırıyor.

Dizi için belirlediğiniz bir bölüm sayısı var mı? Yoksa tamamen senaryonun gidişatına göre mi ilerliyorsunuz?

Aslında var gidişat az çok belli.

“Hasçelikler and the City”de prodüksiyonu nasıl kotarıyorsunuz? Mesela öncesinde oturup “Nesly şurada triplensin, Buse şunu çalsın” diye detaylı bir senaryo mu yazıyorsunuz yoksa ekiple toplanıp ‘Hadi düğüne sızalım, gerisi gelir’ diyerek konuyu belirleyip akışına mı bırakıyorsunuz? Bu absürt şahaneliğin arkasında ne kadar plan var, ne kadarı anlık yaratıcılık?

Bazı bölümler tamamıyla serbest. Mesela “Genç Kız Kalbi”, “Mayın Tarlasında” bölümleri hikâye anlattığı için akış ve yaşanacak şeyler biraz daha belirli ilerliyor. Çünkü orada anlatılması gereken bir hikâye var. Ama yine de full yazılı bir senaryo üzerinden değil. Karakterlere, “durum bu”, “olay bu” deyip diyalogları doğaçlama geliştirmelerini istiyoruz. Sadece vurgulanacak şeyleri belirliyoruz önden. Bu sayede oyunculuk yapmıyor karakterler. Diyaloglarda kendi cevaplarını kendileri veriyor. Aynı şekilde anlık gelişen durumlar da hikâyenin gidişatını değiştirebiliyor. Artık izleyicinin bir beklentisi var o yüzden 1. ve 2. bölümdeki serbestlik biraz imkânsız. Seyircinin soruları var, onların cevabını bekliyor. 

“Hasçelikler’in mizahı, Türk aile yapısının kaotik ama tanıdık dinamiklerini taşıyor. Sana göre bu tarz, dünyada Phoebe Waller-Bridge’in “Fleabag”indeki keskin aile eleştirisine mi yoksa “The Office”in gündelik saçmalıklarına mı daha yakın? Kendi mizahını küresel bir haritada nereye koyardın?

İlla bir yere koymaktan ziyade evet ikisinden de parçalar var. Ama o yapımları bir dizi olarak izliyorsun. Burada Neslihan’ın hikayesini Instagram’ından da anlayabilirsiniz. Yani bizde araçlar çok yönlü ve çeşitli. Bu mizahı da çeşitlendiriyor.

Dizi YouTube’da milyonlar tarafından izlendi. Bu kadar büyük bir ilgi bekliyor muydun?

Hem şaşırdım hem de şaşırmadım açıkçası. Çok teşekkür ediyorum bizi anlayan herkese.

Daha önce verdiğin bir röportajda: “Gerçekte de hep taklitler yaparım role girerim. Eğer keyfim yerindeyse bazen bir tipe giriyorum tüm gün öyle davranıyorum arkadaşlarıma” şeklinde bir ifaden var. Acaba insanlara bu dizinin bu kadar gerçek ve samimi hissettirmesi de bu yüzden mi? “Nesly benim personalarımdan birisiydi, yeni doğmadı” diyebilir misin? 🙂

Biz ilk bölümün sabahında daha hiç video çekmeden önce, kızlarla otururken ben zaten kıyafetler giyip adım Neslihan diye kızları güldürüyordum mesela. Bahsettiğim şey bu. Bizim için şekilden şekle rolden role girmek yeni bir şey değil 🙂 Kendi aramızdaki bir eğlenceydi bu. Daha önce Twitch yayınlarımda doğaçlama bir dizi hikâye yazmıştım. Oradaki karakterler de benziyor mesela Hasçelikler’deki karakterlere. İzleyicim çok şaşırmamıştır, yani onlar alışık 🙂

Sosyal medyada samimi ama aynı zamanda mesafeli bir duruşun var; izleyicilerinle arana görünmez bir çizgi çekiyorsun sanki. Bu dengeyi nasıl kuruyorsun? Hep taşıdığın bir özellik mi yoksa zamanla geliştirdiğin bir savunma mekanizması mı?

Takipçilerimle “love & hate” ilişkim var doğrudur 🙂 Ben sosyal medyayı ve tüketiciyi tanıyorum. Yaklaşık 15 yıldır çok aktif olarak sosyal medya kullanıyorum. Twitter’ın ilk dönemlerinde de Twitter’da çok aktif bir kullanıcıydım. O kaosu, sosyal medyanın tüm gelişimini gözlemlemiş ve dahil olmuş biriyim. Sosyal medya benim kendimi en iyi ifade ettiğim yer. Ama çok riskli bir yer orası. Bir gün severler ertesi gün sevmezler. İnsanların sana karşı bir duygusu yok sadece olaylara karşı bir tepkisi var. Maalesef çizgiyi ben değil izleyici çekti 🙁 (SBFC HARİÇ ❤️)

Dijital dünyada kendini aşırı iyi ifade eden birisin. Sence bu hikâye anlatıcılığı nasıl evriliyor? Gelecekte bu alanda nasıl projeler üretmek istersin? Yoksa “Dur daha bir bunları halledeyim” mi? 🙂

Açıkçası ben kendi dilimi kendi anlatı biçimimi oluşturmak istiyorum. Yaptığım her şey de bunun bir parçası. Sadece “Hasçelikler” değil. Sosyal medyayı bir araç olarak görüyorum. İleride bu hikâye anlatıcılığını daha da geliştirdiğim projelerim olacak. Bizi izlemeye devam ediniz. ❤️

Geleneksel medyanın mesafeli duruşu, yeni medyada içerik üreticilerinin samimiyetiyle yerle bir oluyor gibi. Sen, bu samimiyeti bir “hack’leme” stratejisi olarak kullanıyor olabilir misin? Bu dönüşümün neresinde görüyorsun kendini?

Mesele samimiyet mi emin değilim. Sosyal medya içerikleri de samimi bulunmuyor yeri geldiğinde. Aslında mevzu ulaşılabilirlik. TV’dekilere ulaşamıyorsun ama dijital mecralarda yorum yapıyorsun, dönüş alıyorsun. Yani Zeki Müren de seni görüyor. Dönüşüm yıllar önce burada başladı zaten. Benim sadece geleneksel medya ile değil alışılan sosyal medyayla da savaşım var. Sosyal medya bile gelenekselleşti. Ben kalıplaşan tüm formülleri uygulamayarak kendi formülünü geliştirerek ilerlemeyi seviyorum. Benim hack’leme yöntemim bu.

Ve son olarak takipçilerine ve seni ilgiyle izleyen genç içerik üreticilerine ne gibi tavsiyeler vermek istersin?

Bir şey üretmek istiyorsanız kimseden yardım almadan, beklentiye girmeden, kimse gibi olmaya çalışmadan üretin çok keyif alacaksınız. Seviyorum sizi, öpüyoreeee!

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans