Üzerimize geçirebildiğimiz teknolojik aletler hayatımızı kolaylaştırırken, bu tabii ki hayatın her anına yansıyor. Giyilebilir teknolojilerin müzik sektörüne nasıl yenilikler getireceğini inceliyoruz.
Batıkan BAKSI / [email protected]
Müzik endüstrisi, teknolojinin gelişiminden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Kayıt teknolojilerinin gelişmesiyle başlayan bu endüstri, yıllar içerisinde de türlü türlü dönüşümlere uğrayarak bugünkü hâline geldi. “Yapay zeka ile müzik olur mu olmaz mı?” derken bir de günümüzde giyilebilir teknolojilerle, müziği daha da iyi hissederek üretimler yapılmaya başlandı. Geleceğin müzik dünyasına yön verecek bu tür giyilebilir teknolojiler şimdi bize uzay çağı vibe’ı veriyor olsa da muhtemelen gelecek yıllarda hepimizin çok alışık olacağı sistemlere dönüşecek. Peki giyilebilir teknolojilerle müzik yapmak ne demek ve bu nasıl gerçekleşiyor?
Giyilebilir teknolojilerin müzikteki yeri ne?
Adından da anlaşılacağı üzere giyilebilir teknoloji, kullanıcıların vücutlarına entegre edilebilen veya üzerine takılabilen cihazlara verilen bir isim. Aslında bizim kolumuza taktığımız ve her anımızı kontrol altında tutan akıllı saatler ya da bizi farklı evrenlere sürükleyen VR gözlükler de en aşina olduğumuz giyilebilir teknolojilerden. Birtakım bilim ve teknoloji insanı da durumu yakından takip edip, “biz bu teknolojiyle müzisyenlerin de hayatını kolaylaştırsak nasıl olur?” demişler ve oturup bu konu üzerine kafa yormuşlar. Ortaya da yavaş yavaş, müziğin farklı alanlarına yönelik teknolojiler çıkmış. Ses oluşturmak, efekt kontrolleri sağlamak ve yaratıcı desteklemek için ortaya konulan bu sistemler gerçekten de müzik insanlarının hayatını kolaylaştırmak bakımından epey yararlı olmuşa benziyor. Örneğin bu teknoloji sayesinde, hareket sensörleriyle donatılmış bir eldiven kullanılarak hiçbir enstrümana dokunmadan bile sadece hareketlerle müzik yapma imkanı bulunabiliyor. Bunu vurgulamamın sebebi, esasen giyilebilir teknolojilerin en çok kullanılan kısmının hareket sensörleri olması. “Bunun örneği var mı?” diyecek olursanız, evet var. Mi.Mu Gloves adı verilen bir alet, ellerin ve parmakların hareketlerini algılayarak bir MIDI cihazına veya dijital ses işleme aracına veri gönderiyor; kullanıcılar da bu sayede el hareketleriyle ses seviyelerini kontrol edip efektler ekleyebiliyor ve hatta sahnede bir şarkıyı baştan sonra çalabiliyor. Dolayısıyla bu tür bir teknoloji sahne performanslarında da hem görsel hem de işitsel olarak çarpıcı bir şov sunmaya olanak sağlıyor.
Beden ritmimizi müziğe dönüştürebilir miyiz?
Hem de nasıl! Daha önceleri müzisyenlerin metronom ihtiyacını gidermek için kollarına taktıkları giyilebilir metronomu görmüştük ama kalp atışını ya da beyin dalgalarını müziğe çeviren bir alete çok da tanık olmamışızdır. İşte bunu kendine dert edinen Biobeats, kullanıcıların kalp ritmini analiz edip bunu müzikal bir ritme dönüştürerek kişilere bireysel ve kişiselleştirilmiş bir müzik deneyimi sunuyor. Yani “sana kalbimden çıkan bir müzik hediye ediyorum” sözünü, bu teknoloji sayesinde söyleyebilmemiz artık mümkün olacak gibi 🙂
Giyilebilir teknolojilerle müzik üretiminin avantajları neler?
İlk olarak müzisyenlere yaratıcı bir özgürlük sunması geliyor tabii ki giyilebilir teknolojilerin. Müzisyenlere yeni bir ifade alanı sunan bu aletler, geleneksel enstrümanların sınırlarını aşarak kullanıcıya hareketlerle veya biyometrik verilerle müzik oluşturma imkanı tanıyor, bu da hâliyle hem stüdyolarda hem de sahnede yepyeni deneyimleri beraberinde getiriyor. Bir diğer avantajı da seyircilerle etkileşime girme konusunda başarılı olması. Sahnede kullanılan giyilebilir cihazlar, seyircilerle daha interaktif bir iletişim kurmaya yarıyor. Mesela bir sanatçı, seyircilerin tezahüratlarını ya da alkış ritimlerini giyilebilir araçlarla algılayıp performansını bu verilere göre şekillendirme fırsatı yakalayabiliyor. Engelli bireylerin de yararlanabildiği bu teknolojilerin erişilebilirlik konusundaki yararları da yadsınamaz ayrıca. Örneğin ünlü gitar virtüözü Jason Becker, yıllar önce kendisine konulan ALS teşhisinden sonra hareket etme ve konuşma gibi yetilerini kaybetmiş bile olsa da kendisi için özel olarak tasarlanmış bilgisayar sistemi sayesinde göz hareketleriyle yeni besteler yapıyor günümüzde. Giyilebilir teknolojiler çok hafif ve kompakt bir yapıya da sahip olduğu için müzisyenlerin, yanında sürekli taşıyabildiği bir hâle de gelmiş durumda. Özellikle sokak performanslarında müzisyenlere büyük kolaylık getiren bu araçlar, istenilen yerde istenildiği gibi müzik yapılmasını da sağlıyor.
Bu alandaki öne çıkan örnekler hangileri?
Yukarıda da bahsettiğim Mi.Mu Gloves, hareket sensörlerini kullanarak müzik yaratımı ve kontrolü sağlarken canlı performanslarda ya da stüdyo ortamında müzisyenlerin tüm potansiyelini kullanmalarına destek oluyor. Böylece thereminvari bir şekilde müzik üretimi sağlanabiliyor. Yine az önce bahsettiğim metronom sistemi de en bilinen giyilebilir teknolojilerden. Müzisyenler için tasarlanmış bir metronom bileklik olan Soundbrenner Pulse sayesinde müzisyenler, titreşim yoluyla tempoyu hissederek grup içinde senkronizasyon sağlayabiliyor. Bu da özellikle gürültülü bir ortamda gerçekleştirilen performanslarda büyük bir kolaylık sunuyor. Bir diğer kolaylık sunan giyilebilir alet Enophone, odaklanmayı artırmak için beyin dalgalarını kullanan bir kulaklık aslında. Ama bazı zamanlarda kullanıcıların zihinsel durumuna göre rastgele sesler oluşturmak için de kullanılabiliyor.
Giyilebilir teknolojilerle müzik yapmanın geleceği nasıl gözüküyor?
Giyilebilir teknolojilerle yapılan müzik üretimi henüz başlangıç aşamasında olsa da potansiyelinin sınırları neredeyse yok gibi. Şu an için bize uzaydan gelen bir teknoloji gibi gelse de gelecekte bu cihazların daha kompakt, uygun maliyetli ve kullanıcı dostu hâle gelmesi bekleniyor. Tabii olayın trend kısmı olan yapay zekanın da işin içine girmesiyle giyilebilir cihazların müzikal yaratıcılığı artıracak olması da kolayca tahmin edebileceğimiz bir öngörü. Ayrıca bu teknolojiler sadece performans ve üretim için değil eğitim alanında da kullanılabileceği için müzik eğitimi alan öğrencilerin daha interaktif ve uygulamalı bir deneyim yaşamalarını da sağlayacak. Hâliyle bu da eğitim sürecini daha eğlenceli bir şekle çevirecek gibi duruyor.
Sonuç olarak giyilebilir teknolojiler bizim için epey heyecan verici bir geleceğin habercisi. Hareketlerden biyometrik verilere kadar, kullanıcıların bedenlerini ve zihinsel faaliyetlerini adeta bir enstrümana çeviren bu teknolojiler, tıpkı 100 yıl kadar önce kayıt teknolojilerinin getirdiği yenilikler gibi yaratıcı ve dinleyici deneyimlerini de baştan yazacak gibi.