Ana SayfaÖzel DosyaThe Acolyte: Kung Fu Jedi'lar ve karanlığın öğrencileri

The Acolyte: Kung Fu Jedi’lar ve karanlığın öğrencileri

Yeni Star Wars dizisi “The Acolyte” Disney+’da görücüye çıktı. Uzak galaksinin çok az bildiğimiz bir döneminde geçen hikaye bizi karanlığın tohumlarının atıldığı heyecanlı bir maceraya götürüyor. İlk defa kadın bir yönetmen-yazarın elinden çıkan dizinin ilk iki bölümünden sonra Acolyte’ı 11 başlıkta irdeliyoruz…

Doğu Yücel

Hangi zamanda geçiyor?

Öncelikle “The Acolyte”ın Phantom Menace’tan yani Bölüm 1’den 100 yıl önce geçtiği söyleniyordu. Fakat açılış yazısında “İmparatorluğun yükselişinden yüz yıl önce” diyor. Bu durumda işler değişti, Revenge of the Sith’ten 100 yıl öncesine tekabül ediyor. Her türlü dönemin adı, eski genişletilmiş evren kitaplarından, oyunlardan ve çizgi romanlardan bildiğimiz üzere High Republic yani Yüksek Cumhuriyet Devri. Galakside büyük ölçüde barışın tesis edildiği, çatışma ve krizlerin pek yaşanmadığı bir dönem bu.

Her şeyiyle yepyeni bir hikaye

“The Acolyte” her şeyiyle yepyeni bir hikaye. Ne demek istiyorum? Diğer “Star Wars” dizilerini veya yan hikaye filmlerini düşünelim… Sondan başa düşünürsek: Obi-Wan Kenobi, çok yakından tanıdığımız bir karakterin çok iyi bildiğimiz bir dönemde yaşadıklarını anlatıyordu. Andor, “Rogue One” filminin öncesini anlatıyordu, e onun kaynağı olan Rogue One da %100 yeni bir üretim sayılmazdı, “A New Hope”un açılış yazısındaki öyküydü özetle. Ahsoka, çizgi filmler ve romanlardan çok tanıdık bir karakterin öyküsüydü. En orijinal diyebileceğimiz “Mandalorian” bile bilinen bir dönemde, içinde arada bir tanıdığımız karakterleri ve ırkları gördüğümüz bir macera serisiydi. The Acolyte ise hakkında çok az fikre sahip olduğumuz, televizyon ve sinema işlerinde hiç anlatılmamış yepyeni bir hikaye.

İlk defa kadın showrunner

“The Acolyte”ın başında, oldukça ses getirmiş Russian Doll dizisinin yaratıcısı Leslye Headland’i görüyoruz. LucasFilm bu tip zeki, alternatif kafalı işlere imza atanları Uzak Galaksi’ye transfer etmekte gecikmiyor. Zekice zaman yolculuğu filmi Looper’dan dolayı Rian Johnsson’a, matrak zaman yolculuğu filmi Safety Not Guaranteed sebebiyle Colin Trevorrow’a, canavar filmlerine yeni bi yorum getiren Monsters nedeniyle Gareth Edwards’a, vampir komedisi What We Do in the Shadows gibi işleri nedeniyle de Taika Waititi’ye hemen kancayı takmışlardı. Leslye Headland bu kişilerden biraz farklı (!), o Star Wars’un bu tip işlerinde gördüğümüz ilk kadın showrunner. Daha önce Obiwan Kenobi’de olduğu gibi başyönetmenlerin kadın olduğu oldu ama showrunner’lık başka bir mertebe. Star Wars’un erkek çoğunluklu hayran kitlesi Headland’i kabullenmekte zorlandılar tabii, “yeterince Star Wars nerd’ü değil” diyorlar, kadın olması da bir kesim anti-woke’un damarına bastı tabii. Ama Headland muhtemelen bu klavye delikanlılarından çok daha Star Wars hayranı. Sadece filmlere değil, genişletilmiş evren kitaplarına da hakim. Timothy Zahn’ın Heir to the Empire kitabından çok etkilenmiş mesela. “The Acolyte” kesinleştiğinde ise ilk işi dövmeciye gidip Ralph McQuarrie’nin Prenses Leia dizaynını sağ eline dövmeletmek olmuş. Elindeki o küçük Leia figürü ona bu hikayenin nasıl başladığını hep hatırlatacak ve kendi küçük masalını anlatması için motive edecekmiş. Bence bunu yapması bile Headland’e güven duymamız için yeterli. Bu arada aynı şansa nail olsam ben de aynısını yapardım. Sadece Leia değil, Luke’un dövmesi daha uygun olurdu sanırım: )

Acolyte’ın anlamı

Dizinin adının “The Acolyte” olarak seçilmesi ilginç. Acolyte’ın doğrudan Türkçe çevirisi “Rahip yardımcısı”, “yardımcı”, “mürit” olarak geçiyor, yani dinî bir anlamı var. Ama dizide altyazı çevirmeni “çömez” olarak tercih etmiş (bu tercihi daha sonraki bir maddede tartışacağım!). Muhtemelen Padawan’ın karanlık tarafı gibi bir anlama çıkacak bu kelime. Bu ne demek? Osha’nın ikiz kardeşi Mae bu dizinin sadece villain’ı, protagonisti olmayabilir demek. Diğer yandan bu açıdan Acolyte logosu da bize bir ipucu veriyor olabilir. Logodaki “O” harfine dikkat ederseniz birbirinin içine geçmiş iki “O” görebilirsiniz. Osha ve Mae ikiz kardeşlerin karanlık ve aydınlıkları da logodaki gibi birbirinin içine geçecek belki de… Headland bir röportajında “Eğer Star Wars, mazlumun otoriteye karşı mücadelesi hakkındaysa, The Acolyte’da Jedi’lar otoritedir” diyor. Bu da ileride “madalyonun öbür yüzü” tarzından bir çalım yiyebileceğimizi gösteriyor sanki. Bakalım…

Trinity ve X-23 şimdi Star Wars evreninde

Dizinin başrolü elbette, hem Mae hem Osha rollerinde izlediğimiz Amandla Stenberg. Hunger Games, Bodies Bodies Bodies ve Everything, Everything’de dikkat çekmiş 26 yaşında bir aktris. Diğer başrol ise Squid Game’de herkesin dikkatini çeken Güney Koreli aktör Lee Jung-jae. Fakat tabii fragmandan beri en çok yükseldiğimiz isim Carrie Anne-Moss. Kendisi efendi Indara’yı canlandırıyor. Trinity’i bir Jedi şövalyesi olarak izlemek gerçekten de Matrix-Star Wars ortak kümesinin ıslak rüyası gibi bir şey. Trinity’i telefon sahnesindeki gibi avcunu açarken ama bu defa onu force push yapmak amacıyla kullanırken izlemek çok büyük bir keyif! Nerd’leri mutlu eden bir diğer cast seçimi ise Dafne Keen. Hani Logan’da X-23’ü oynayan velet vardı ya, daha 11 yaşındayken Wolverine’i ve biz seyircileri ürküten mutant! Headland’in de aklına o filmde girmiş ve işte şu anda 19 yaşında olan oyuncu burada karşımıza yarı-Theelin yarı-insan karakterindeki Jecki olarak çıkıyor.

En pahalı Star Wars dizisi

Headland’in verdiği bilgiye göre Acolyte’ın 8 bölümün toplam bütçesi 180 milyon. Bu durumda bölüm başı 15 milyon dolara patlayan Mandalorian’ı da geçiyor Acolyte. Bu büyük bütçe boşa da gitmemiş, Acolyte’ın genel prodüksiyon dizaynı, yaratık tasarımları çok iyi. Bir Andor sinematografisi yok ama Andor’da da aksiyon ve yaratık tasarımları olaylarına çok girmemişlerdi. Burada sequel’lerin renk paletinde ama yer yer de orijinal üçlemedeki hisse yakın bir öykü anlatımı var. Bu arada benim bu dizi bütçelerinde anlayamadığım olay, içinde Ewan McGregor gibi 1. Sınıf bir aktörün ve Hayden Christensen’in olduğu Obiwan dizisini niye o kadar ucuza mal etmeye çalıştılar da mis gibi hikaye “fan fiction” gibi önümüze sürüldü!.. Neyse, eski defterleri açmayalım, yeni defterimiz Acolyte’a devam edelim!

Kung Fu Jedi

Acolyte, dakika 1 gol 1 dercesine müthiş bir dövüş sahnesiyle başlıyor. Carrie Anne-Moss ve Amandla Stenberg bir uzay hanında, tam eski uzak doğu filmlerindeki gibi, bu defa güç’ü de kullanarak teke tek dövüşüyorlar. Daha sonra Solo: A Star Wars Story’de de dublör koordinatörlüğü yapan Mark Ginther’in hocalığında çok iyi dövüş sahnelerine şahit olmaya devam ediyoruz. Crouching Tiger, Hidden Dragon filmi akıllara geliyor. Headland bunu doğruluyor ama asıl olarak Acolyte’ın Come Drink With Me ve Yojimbo gibi karate, wushu ve samuray filmlerine aşk mektubu olduğunu söylüyor. Gerçekten de hakkını vermişler bu sahnelerin. Obiwan’daki beceriksiz dövüş sahneleri gibi değil, her biri üzerinde iyi çalışmışlar ve bu daha ilk iki bölüm. Dafne Keen bir röportajında ilerleyen bölümlerde göreceğimiz bir sahne için şunu diyor: “Bu sahneyi çekerken Star Wars sinematik evreninin en ikonik sahnesi olan Darth Maul dövüşünü aşmaya çalıştık” İddialı ha!

Acoleyte’in çevirisindeki muhtemel anlam kayması

Acolyte kelimesinin ilk geçtiği yer 1. bölümün sonundaki kötü adam konuşması. Bu konuşmaya Disney+’ın Türkçe altyazıları eşliğinde bi’ bakalım: “Jedi’lar bir hayalde yaşıyor. Herkesin bu hayale inandığını sanıyorlar. Bir Jedi’a silahla saldırırsan başarısız olursun. Çelik de lazer de onlara vız gelir. Ama bir çömez, Çömez silahsız öldürür. Çünkü çömez, o hayali öldürür.”

İngilizce altyazıda büyük harfle başlayan Acolyte’ın Türkçeye çevrilişinde “çömez” şeklinde küçük harfle kullanılması muhtemelen bir hata. İngilizcesine bakıldığında son cümlenin “Çünkü” diye başlamadığını görüyoruz, bu da oradaki ifadeyi bulandıran bir başka hata. Aynı şekilde çeviride de yanlış kelime seçilmiş olabilir. Hikayenin devamını bilmiyorum ama bence Acolyte’ın karşılığı olarak “Öğrenci”, “Talebe” veya “Çırak” denebilirdi. “Çırak o hayali öldürür.” daha karizmatik bir söylem olabilirdi.

Yepyeni karakterler ve görebileceğimiz eski karakterler 

Dönem itibariyle bu hikayede karşımıza daha önce filmlerden gördüğümüz meşhur bir karakterin çıkma olasılığı çok düşük. Çünkü anlatılan devirde yaşayan tek bir tanıdık kahraman var, o da Efendi Yoda. Ama onu göreceğimizi sanmıyorum. Bu devirde yaşadığını bildiğimiz iki jedi konsey üyesi daha var: Yarael Poof ve Yoda’nın ırkından Yaddle da yaşıyor olabilir. Bu arada dizideki tüm karakterler bu şov için yaratılmış olsa da önceki Star Wars işlerinden bir karakter var. Ama bu karakter, sadece birkaç popüler High Republic romanında yer aldı. Vernestra Rwoh ya da kısaca Vern. High Republic romanlarını çok seven Headland bu karakteri ilk defa kanlı canlı bir şekilde gösterecek olmaktan heyecan duyduğunu söylüyor. Ve ilerleyen sezonlarda High Republic kitaplarından başka karakterlere de yer verebileceğini ekliyor.

Bir komplo teorisi ve bir tehlike

Gelelim o komplo teorisine… Bu dönemde yaşamış olduğunu tahmin edebileceğimiz başka biri daha var. Onu hiçbir film veya dizide görmedik ama bahsini çok duyduk. Evet, Darth Sidious’ın hocası Darth Plagueis’ten bahsediyoruz. İnternetteki bazı komplo teorileri The Acolyte’ta onu göreceğimizi iddia ediyor. Ama ben bundan emin değilim. En azından ilk sezonda konunun “ölümü yenen” bu sith efendisine bağlanabileceğini sanmıyorum. Ama bağlansa çok şık olurdu. Burada tabii riskli bir durum var. Phantom Menace’taki jedi konsey konuşmasına göre bin yıldır Sith lordlarının yaşamıyor ya da Jedi’lara fark ettirmeden yaşıyor olmaları gerekiyor. Buna göre 1. Bölümün sonunda gördüğümüz kötü kahraman sith lordu çıkarsa Canon’da bir mantık hatası meydana gelecek.

İlk iki bölüm yorumumuz

Acolyte ilk iki bölüm itibarıyla gerçekten çok iyi başladı. Star Wars’un nihayet bir kadın yazar-yönetmene emanet edilmesi bir farka sebep olmuş. Şimdiden çok iyi fikirlerle ilerleyen bir öykü söz konusu. Aydınlık ve karanlık ikiz kardeşler fikri çok iyi mesela. Genç oyuncular arasındaki espriler Star Wars’un özündeki eğlenceyi de diziye yansıtmayı başarmış. En baştan itibaren de bir sonraki sahneyi merak ettiren bir yapı kurmuşlar. Misal, o bahsedilen köy yangınında tam olarak ne oldu, jedi efendileri vicdani sorgulamaya iten şey neydi gibi sorular vızır vızır dönüyor kafamızda. Star Wars’ta asıl mesele bildiğiniz üzere güce aydınlığı, ışığı, iyiliği vesaire getirmek değildir, dengeyi getirmektir. Denge her şeyin üstündedir. İyi Star Wars filmlerinde ve dizilerinde de denge çok iyi kurulmuştur. Felsefe, eğlence, aksiyon, mitoloji, macera, gizem… Bu dinamikler arasındaki dengenin kurulamadığı filmler diziler yeterince başarılı olamamıştır. Acolyte Star Wars dizilerine aradığımız dengeyi getirecek gibi görünüyor, umarım yanılmayız

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR