Yeni EP’si Renklerin İçinden‘le dikkatleri çeken Lila, Pin Up’tan sonraki müzik hayatını ve gelecekteki projelerini Dergy.com’a anlattı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
2010’lu yıllarda Pin Up grubuyla, sonrasında trip hop grubu Telepotik’le izlemeye devam ettik, Ayşe Ertuğrul’u. Sonrasında Lila adıyla karşımıza yeniden çıktı. Bu kez pop rock’a yakın üç yeni şarkıyla, Renklerin İçinden adını verdiği bir EP ile. Türlü türlü renklerin içinden, “Benim bu evrendeki rengim Lila. Biraz gizemli, biraz hayalperest ama bir gün gerçek olacağından bir o kadar emin” diyerek hem de… Lila, Dergy.com’un sorularını samimiyetle yanıtladı.
Merhaba… Pin Up, 2010’lu yıllarda çok sevdiğimiz ve yükselişine inandığımız bir gruptu. “Üretim Hatası” iyi bir başarı kazanmıştı hatta… Ne oldu da grubun devamı gelmedi?
Merhaba, öncelikle Pin up’ ın hayatımdaki yeri çok farklı. 4 kızın bir araya gelip, harika bir enerjiyle müzik yapması, kendi bestelerini üretiyor olması ve sahnesinin de en az besteleri kadar güçlü olduğu çok az grup var. Bunu yakalayabilmek gerçekten zor. Fakat grup olduğu zaman elinizde olmayan sebeplerle belirli noktalarda, ya ortak kararlar alınıyor, kişiler görüşlerini belirtiyor ya da kendiliğinden bitiyor bazı şeyler. Keskin hatlarla bir şey söylemem doğru olmaz. Çünkü tam olarak ben de açıklayamam 🙂 Sadece Pin up’ı, gruptaki bütün arkadaşlarımı çok sevdiğimi, benim için çok özel olduklarını söylemekle yetinebilirim şimdilik 🙂
Bir yandan da trip hop grubunuz Telepotik var. Massive Attack, Trentemöller coverlardınız. Portishead’in ön grubu oldunuz hatta… Bu grup devam ediyor mu?
Trip-hop müzik ve Telepotik benim olmazsa olmazım. Yıllarca Portishead şarkıları söyleyen biri olarak, onların ön grubu olduğumuzu duyunca mutluluktan çığlık atmıştım 🙂 Midtown Festivalinde sahne almak hayatımdaki en özel günlerden biriydi. Telepotik’in albüm çalışmaları 2021 itibariyle filizlenecek. Bunu da burdan söylemiş olayım.
“BENİM İÇİN HER ŞARKININ BİR RENGİ VAR”
Aslında bir müzisyeni ürettiği müzik türü konusunda sınırlandırmak yanlış. Ama biz sizi bugüne kadar deyim yerindeyse “karanlık sularda” yüzerken dinledik. Lila olarak yaptığınız müzik için pop rock diyebiliriz belki, ama daha taze, daha aydınlık tınlıyor kulaklarımızda. Bu değişimin sebebi nedir?
Bu değişimin sebebi yıllarca karanlık şarkılar yapmaktan ve o ruh halinden çok sıkılmış olmam. Yeni bir ben yaratmamın sebebi de o. Çalıştığım kurumda Müzik Öğretmenliği yaparken çocuklardan aldığım enerjiyle “Kalp”i yazdım. Çünkü onların gözünden dünyayı görmeye başladım ve pozitif ruhu, gerçek saf sevgiyi hissettim. Bu da müziğime yansıdı. Sonra farkettim ki; karanlıktayken aydınlığı bulmak içinmiş tüm çabam. Şimdi müziğimi hiçbir şeyle sınırlandırmadan içimden geldiği gibi yapıyorum. Şarkı Elektronik olmak isterse olur, Şarkı Rock olmak isterse veya Pop olmak isterse olur, buna ben değil şarkının kendisi karar veriyor aslında. Benim için zaten her şarkının bir rengi var 🙂
Lise ve üniversitede de müzik eğitimi aldınız, ailenizde de müzisyen var mı?
Ailemde müzisyen yok. Ama annem ve babam resim ile uğraşıyor. Hayatıma müzik ile devam edeceğime ilkokulda karar verdim ben 🙂 Bu kararım hiç ama hiç değişmedi. Onlar da beni hep desteklediler.
İzmirlisiniz, değil mi? Bu kadar güzel bir şehirden bunca renk çıkması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben Antalya’da doğdum 🙂 Üniversiteyi İzmir’de okudum ve ilk orda sahne almaya başladım. Hayatımın çok büyük bir kısmı ve en güzel yıllarım İzmir’de geçti. Bence İzmir’den bu kadar çok müzisyen çıkmasının sebebi gerçekten modern bir şehir olmasının yanı sıra, orada yaşan insanların da aynı kalitede ve yaratıcı bir bakış açısına sahip olması.
5 yıl boyunca müzik öğretmenliği ve koro şefliği yaptığınız. Çocuklarla çalışmak nasıldı?
Bir çok olaya farklı açıdan bakabilme şansım oldu.Yaşadığım deneyimler beni daha da büyüttü diyebilirim. Aslında öğretmenken de öğrencisiniz bir bakıma. Bu nitelikler birbirini besliyor. Gerçekten dünyanın en güzel mesleklerinden biri öğretmenlik. Zaten hala bırakmış değilim çocuklarımı, bırakırsam “bir yanım boş kalacak mı ?” endişesi sarıyor. Hala bildiklerimi aktarıyorum, ben de öğreniyorum bir yandan. Unutulmayacak çok fazla anım var. Her biri pırlantadan daha değerli, benim karakterime ve şarkılarıma dahi yansıyan özellikte. İyi ki…
Renklerin İçinden’de üç parça var: Rüyama Gel, Renklerin İçinden ve Zamansız. Hayal ve gerçek arasında kalan bir kadının hikayesi diye okuduk ama, biraz daha açar mısınız şarkılarınızın hikayesini?
Yıllar önce “Renklerin İçinden”i yazdığımda, şarkıları bir renk olarak gördüğümü farkettim. “Sinestezik” biriyim. “Renklerin İçinden” hepimizin içindeki hayal kırıklıklarını, kalbimizdeki bazen görmezden geldiğimiz naif burukluklarımızı “artık söylemem lazım” şeklinde anlatma çabamdı. Çünkü susarak ve içine atarak hiç bir şey hallolmuyor. Benim bu evrendeki rengim Lila. Biraz gizemli, biraz hayalperest ama bir gün gerçek olacağından bir o kadar emin 🙂 “Rüyama Gel”in sözleri Yasir Miy’e müziği ise bana ve Yasir’e ait. “Zamansız” ise söz ve müziği Yasir ve bana ait. Şarkılarımın hepsi gerçekte gördüğüm bir rüyanın yansıması. Aslında her ne kadar hayalperest bir ilişkiyi anlatıyor gibi görünse de asıl önemli olan kişinin kendisinin gerçekte ne istediğinin sorularını yanıtlamaya çalışıyor bu EP.
Sahne kostümleriniz, saçlarınız, stiliniz size çok yakışıyor. Görsellik konusuna özenle yaklaştığınız çok belli. Bunun için nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz, siz bunların ne kadarına karışıyorsunuz?
Sadece kendi eylemlerimi gerçekleştiriyorum 🙂 Bunun için bir ekiple çalışmıyorum. Nasıl görünmek istiyorsam öyle görünmeyi tercih ediyorum. Sahne öncesi de kendi saçımı makyajımı kendim yapıyorum. Onun keyfi bambaşka 🙂 Kliplerimde ise styling konusunda canım Luna Raven bana eşlik ediyor.
Yıllar içinde sahne hayatınız hiç bitmedi, sizi pek çok kez çeşitli sahnelerde izledik. Spot ışıkları altında olmak, kalabalıklara çalmak size nasıl hissettiriyor? Neler öğretiyor bu deneyimler size?
Ne için hayatta olduğumu bir kez daha hatırlatıyor. Sahne olmadığı zamanlarda düşüşe geçiyorum. Çünkü sahnede olmak inanılmaz bir duygu. Çocukluğumdan beri en sevdiğim ve kendimi evim dışında en mutlu ve en özgür hissettiğim yer sahne. Bence insan nerde mutluysa ve hayattaki amacı neyse onu yapmak için adımlar atmalı ve devam ettirmeli. Aksi takdirde mutsuz olmak için çok fazla sebep karşımıza çıkabiliyor. Dolayısıyla sesimin çıktığı yere kadar o mikrofon hep benimle olacak : )