Marvel ve DC severler burada mı? Ya da “Hayır efendim ben süper kahraman filmi hiç sevmem.” diyen ama onları da kazanacağımıza inandığımız kitle? Toplanın, tüm zamanların en iyi 17 süper kahraman filmi için bir yolculuğa çıkıyoruz.
İpek ATCAN / [email protected]
Süper kahraman filmleri kimi için vazgeçilmezdir kimi için “saçmalık”. Mesela ben küçük yaşlardan beri süper kahraman filmleri ile yaşar, bazen heyecanla kendimi koltuk tepesinde bile bulabilirim. Vizyona girdikleri an sinemaya gider, perdeyi en iyi görebileceğim yere yerleşir ve kendimi “Keşke ben de bir süper kahraman olsaydım” düşüncesine bırakırım. Bazen kendimi bir süper kahramana aşık olurken bulurum (hayır, kim olduğunu söylemeyeceğim!), bazen de gözlerim dolarken… Az ve öz film seçeyim dedim ama başaramadım. Hazırsak yolculuğumuza başlıyoruz.
The Crow (1994)
Maalesef ki bu filmin çıkışı kötü bir hikayeye sahip. Yaratıcısı James O’Barr, nişanlısı sarhoş bir sürücü tarafından öldürüldükten sonra çizgi roman yazıp resimliyor. Ve yönetmen Alex Proyas bunu muhteşem bir şekilde beyaz perdeye taşıyor. Başrolde yer alan Brandon Lee‘nin bu filmin çekimleri sırasında ölmesi ise oldukça trajik. Boş sanılan bir tabancadan çıkan kurşunla hem de… Tıpkı Alec Baldwin‘in yakında dönemde yaşadığı olay gibi. Filmin müziklerine de ayrıca dikkat etmenizi öneririm.
Unbreakable (2000)
Geç keşfedip çok sevdiğim filmlerden bir tanesi. Stadyum güvenlik görevlisi David Dunn (Bruce Willis), büyük bir tren kazasından yara almadan sağ çıkınca konunun farkına varıyor ve olaylar gelişiyor. Elijah Price‘ın (Samuel L. Jackson) yardımıyla, yavaş yavaş kendi güç potansiyelini keşfediyor. Bir M. Night Shyamalan filmi ve bir üçlemenin ilk filmi olduğunu da da not edeyim. Devamındaki iki film ise “Split” ve “Glass”.
Spider-Man (2002)
Sam Raimi‘nin yönettiği en sevilen Spider-Man‘lerden biri hiç şüphesiz ki bu. Peter Parker (Tobey Maguire) ile Mary Jane Watson (Kirsten Dunst) arasındaki aşk hikayesini işleyerek ve tabii meşhur baş aşağı öpücük sahnesini gerçekleştirerek de hafızalara kazındı.
V for Vandetta (2005)
İzleyenler hemen “Remember, remember, the fifth of November” (Hatırla, hatırla, 5 Kasım’ı hatırla) sözlerini hatırlayacaktır. Bu distopik hikayede 21. yüzyılda siyasi bir yeraltı aktivistini konu edinen filmin içinizde sokaklara dökülme duygusu yaratacağına eminim. Natalie Portman‘ın filmdeki harikalığı bir yana dursun, geçen 17 senede filmin hala zamanı yakalaması inanılmaz. Gönlümüzün süper kahramanı.
Iron Man (2008)
Tony Stark, Marvel‘ın en başından beri vardı ancak çizgi romanlardan ziyade tam bir popüler kültür karakteri. Karakterin kendisine, kendi filminin verilmesinin sebebi ise “Spider-Man” ve “X-Men”in haklarının Sony ve Fox’a satmış olmasıymış. Eleştirilse de ben hep Robert Downey Jr.‘ı pek sevmişimdir bu karakterde.
Thor (2011)
Dünyanın en güçlü kahramanlarından biri olan Odin’in oğlu ve Mjölnir’in sahibi Thor nam-ı diğer Gök Gürültüsü Tanrısı babası tarafından efsanevi Asgard diyarından bizim gezegenimize sürülüyor. Chris Hemsworth‘un canlandırdığı Thor, zamanla astrofizikçi Jane Foster‘ın (Natalie Portman) ilgisini kazanıyor ve bu sayede dünyamıza da hızlıca adapte oluyor. Tabii Loki‘nin hain planlarını da unutmamak lazım. Aşksa aşk, şiddetse şiddet bir film 🙂
The Dark Knight Rises (2012)
Christopher Nolan‘ın klasik üçlemesinin finalinden çarpıcı bir an varsa, o da Bane ve Batman‘in karşı karşıya geldiği sahnedir. Ya da Bane‘in anarşi çağrısı yapan çılgın konuşması… Christian Bale‘in harika bir Batman oluşunu da unutmamak lazım. Bu arada hala vizyonda olan “Thor: Love and Thunder”da da Gorr olarak karşımıza çıktı kendisi. DC‘den Marvel‘a…
Guardians of the Galaxy (2014)
Groot‘yu sevmeyen? Sanmıyorum ki böyle bir şey mümkün olsun 🙂 Ben “Guardians of the Galaxy”, “Deadpool” ya da “Thor” gibi kahkaha ögesi bol süper kahraman filmlerine biraz mesafeliydim ilk başlarda ama artık büyük bir hayranıyım. Düşünsenize Marvel evreninin kurtarıcısı bu tipler 🙂
X-Man: Days of Future Past (2014)
Fox’un X-Men serisi, “Infinity War” ve “Endgame”in bütün evreni kapsayan ve zamanda yolculuk eden versiyonunu “Days of Future Past” ile MCU’den çok önce yaptı. Jennifer Lawrence‘ın canlandırdığı Mystique karakteri hikayenin merkezinde diyebiliriz.
Deadpool (2016)
Wade Williams‘la X-Men‘de tanışmıştık. Bu kült çizgi roman karakterini Ryan Reynolds‘dan daha iyi kim canlandırabilirdi bilmiyorum. Kendisi hem yaptığı işte (kiralık katil!) çok iyi, hem de sonsuz konuşma yeteceğine sahip. Kahkahalara boğulma olasılığınız yüksek.
Wonder Woman (2017)
Gal Godot‘yu bir kez daha sevmemize sebep olan film. Amazon kadınlarının süper güçleri, Wonder Woman‘ın asaleti ve asiliği ile bezeli güzel bir yapım. Hani yazının başında “koltuk tepesi” demiştim ya. Bu film bende o hissi yaratmıştı. Ki ben bu filmi oldukça geç, belki de çıktıktan 3 yıl sonra filan izledim. Bilmeden mesafeliydim, bilince sevdim.
Logan (2017)
James Mangold‘un muhteşem “Logan”ı, Hugh Jackman‘ın Wolverine‘inin son günlerini kasvetli ve distopik bir şekilde anlatıyor. “X-Men” filmlerine yapılan bu ek filmde, Patrick Stewart‘ın dünyanın en güçlü demans olan zihnini çok iyi bir performansla oynadığını da unutmayalım.
Black Panther (2018)
Wakanda’nın büyülü dünyası, aramızdan ayrılan Chadwick Boseman‘ın hayata geçirdiği T’Challa karakteri ve Marvel dünyasında çıkan kaoslara huzur getiren Wakanda savaşçıları ile belki de en iyi Marvel filmlerinden biri.
Avengers: Infinity War (2018)
Bu filmin iç içe geçmiş hikaye anlatımının muhteşem bir örneği olduğunu düşünüyorum. Hatta bu filmle MCU’ü ilk kez bu kadar derinden görme şansını elde ettik. Captain America, Thor, Dr. Strange, ve Spider Man… Ne ararsanız burada. Özellikle Wakanda’daki savaş inanılmaz. Thanos‘un milyonlarca insanı bir parmak şıklatmasıyla yok etme planına kadar her şey bu filmde.
The Old Guard (2020)
Çok da muhteşem olmayan ama Netflix sayesinde hızlı ulaşılabilir bir film ile başlıyoruz. “The old Guard”. Charlize Theron liderliğindeki bir grup ölümsüz savaşçının kiralık kahramanlar olarak hareket ettiği bir film. Şu anda devam filminin yapım aşamasında olduğunu da not edelim.
The Suicide Squad (2021)
“Guardians of the Galaxy”i de yazan James Gunn tarafından yazılan bu film, Margot Robbie‘nin Harley Quinn‘i canlandırdığı; süper kahramanlardan ziyade süper delilerle dolu bir film.
Shang-chi and the Legend of the Ten Rings (2021)
Asyalı bir süper kahraman odaklanan ilk -Amerikan yapımı- süper kahraman filmi olma özelliği taşıyan “Shang-chi and the Legend of the Ten Rings”de başrolde Simu Liu‘yu görüyoruz. 1970’lerin çizgi roman karakteri “Shang-Chi”nin suç örgütler ile kendi kaderine karşı verdiği savaşı anlatıyor. Güzel mi? Şahane. İlk sahnelerdeki lirik dans tadındaki dövüş sahnesi tebessüme vesile olsa da filmin tamamına bakınca büyük anlam kazanıyor.
Doctor Strange in the Multiverse of Madness (2022)
“Spiderman”i de yöneten Sam Raimi tarafından yönetilen “Doctor Strange in the Multiverse of Madness” korku öğeleri ile harmanlanmış güzel bir film. Wanda Maximoff‘un (Elizabeth Olsen) yer yer kalbimizi kırdığı, evrenden evrene atladığımız bu filmi iyi anlayabilmek için “WandaVision”a da iyi hakim olmak gerekiyor.
Ve ne şanslıyız ki yakında bir sürü yeni film de vizyona giriyor!