Müzik festivalleri, birkaç saatliğine de olsa bizi dünyadan uzaklaştıran, günlük hayatımızda yaşadığımız gereğinden fazla sıkıcı anlara mola verdiğimiz, müzikseverlerle bir araya gelip hep bir ağızdan şarkılar söylediğimiz bir kaçış noktası. Belki de aylarca gelsin diye beklediğimiz, festival sabahında ise erkenden yola koyulduğumuz, izlemek için can attığımız gruplarla bir araya gelmenin de en güzel yolu. O zaman hadi gelin, hazır festivallerin de dönemi gelmişken radarımızı biraz geçmişe çevirelim ve Türkiye’de yapılmış bazı özel müzik festivallerine bir göz atalım!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Şimdiden peşin peşin söyleyeyim, bu yazı “ah be, nerede o eski festivaller!” yazısı değil. Çünkü ben geçmişte olmuş bitmiş ama hayatımızda iz bırakmış festival ve konserlerin arkasından buruk bir şekilde bakmayı sevenlerden değilim. Bir şekilde içinde yer aldığımız, sahnedeki sanatçı ya da gruplarla hep bir ağızdan şarkılar söylediğimiz etkinlikler kişisel tarihimde de koleksiyon yaptığım biletlerimin olduğu kutuda da tatlı hatıralar olarak yer alıyor. Belki bugün o zamanki kadar fazla festival göremiyoruz ama bu bir daha hiç olmayacağı anlamına da gelmiyor. Elbette benim de kendimden yaşça büyük arkadaşlarım ya da abi-abla bildiklerimden hayranlıkla dinlediğim festival / konserler var ve bazen “keşke orada olabilseydim!” dediğim de oluyor.
Bu haftanın yazısında; Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuş, sahnede yer alan yıldızlarıyla akıllardan silinmemiş 6 müzik festivaline bakacağız. Yaz ayı tüm sıcaklığıyla “ben geldim” derken hadi şimdi biraz da müziğin keyfini çıkaralım!
1) H2000 (2000-2003)
Türkiye’de ilk çadır konaklamalı, kamplı müzik festivali hangisiydi diye merak ediyorsanız, şu an okuduğunuz festival bu sorunun cevabını tek başına karşılıyor! Türkiye’nin milenyumu karşıladığı 2000 yılında ilk ayağı düzenlenen H2000 festivali, Ömerli’de gerçekleştirilmişti. Bu, Türkiye’nin yakın tarihi için çok önemli bir festival çünkü hem doğayla iç içeydi hem de az önce de söylediğim gibi katılımcıların kamp yapmasına da olanak sağlıyordu. Her ne kadar 2001’de Maslak’a taşınıp doğadan ayrılmış olsa da sonraki yıllarda yeniden Ömerli’ye dönmüştü. 3 yıl boyunca üst üste yapılan ve Avrupa Festivaller Birliği (YOUROPE)’ne dahil olan H2000’in konuk listesiyse kabarıktı; Muse, HIM, Tindersticks, Lamb, Teoman, mor ve ötesi, Vega, Kurban, Aylin Aslım, Demir Demirkan ve daha fazlası!
2) Rock’n Coke (2003-2013)
Televizyonda reklamlar başladığında The Rasmus’tan ‘In the Shadows’ çaldığını hatırlayanlar burada mı? Rock’n Coke için Türkiye’nin en uzun soluklu müzik festivali diyebiliriz. Bu özelliğinin yanı sıra Türkiye’deki müzik dinleyicileri için de yeri en ayrı olan festivallerden biri olabilir. Rock’n Coke, geniş kitlelerce bilinen ve bazen anlamsızca eleştirilen ama Türkiye’deki gençliğin en hakkını vererek eğlenme şansı bulduğu bir festivaldi. Headliner olarak uluslararası arenada sold out olan grupları Türkiye’de görmeye başladık. Festival, adıyla özdeşleşen Hezarfen Havaalanı’nda ve bir kez de 2009’da İstanbul Park’ta müzikseverleri bir araya getirirken her sene “acaba bu sene Rock’n Coke’ta kimler çıkacak?” sorusu da sık sık dile gelir olmuştu. Festivalin ilk dönemlerinde tabii ki yaşım tutmuyordu ama bugün severek dinlediğim çoğu kişiyi de televizyon başında canlı canlı izlediğim Rock’n Coke performanslarında keşfettiğimi biliyorum. Peki aradaki bazı eksik yıllar dışında Rock’n Coke’ta kimler sahne almıştı hatırlıyor musunuz? Limp Bizkit, Motörhead, Travis, Nine Inch Nails, Muse, Franz Ferdinand, Placebo, Linkin Park, The Rasmus, The Prodigy, 50 Cent, The Cure, Korn gibi yabancı grupların yanı sıra Türk müziğine damga vuran Duman, Hayko Cepkin, Ogün Sanlısoy, Şebnem Ferah, Aylin Aslım, Rashit, Athena, Ceza, Kurban, Erkin Koray, maNga, Pentagram ve daha sayamayacağım kadar çok isim Rock’n Coke’un sahnesinden geçmişti. Ben hâlâ Rock’n Coke reklamlarını hatırladığımda o dönemki kadar heyecanlandığımı da söylemeden geçemeyeceğim.
3) Barışarock (2003-2008)
Adından da anlaşılacağı gibi barış dolu bir festivalden bahsetmesem olmazdı. 2003’ten 2008’e kadar Sarıyer’de gerçekleşen Barışarock, aslında az önce dile getirdiğim Rock’n Coke’un karşısında yer almak için düzenlenen bir festivaldi. Festivali düzenleyen inisiyatifin çok tanıdık da bir üyesi vardı; Türkiye’deki rock müziğin gelişimine destek vermekten hiç çekinmeyen ve ürettikleriyle adeta lokomotif gibi işleyen Taner Öngür. Barışarock’ın temelinde muhalif bir müzik olan rock müziğin kapitalist kurumlarca tekel altına alınamayacağı görüşü vardı ve rock müziği daha bağımsız bir ortamda barış için icra etmenin uygun olacağı düşünülüyordu. Rock’n Coke ile aynı sene hayata geçen Barışarock, kolektif ruhla ve gönüllülük esasıyla gerçekleştiriliyordu. Doğanın içinde, bol bol sosyal sorumluluk mesajlarının yer aldığı, çevreci bir festival olan bu etkinlik serisinde Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi, Bülent Ortaçgil, mor ve ötesi, Gren, Sakin, Gevende, Dinar Bandosu, Zardanadam, Serap Yağız gibi birçok önemli grup ve sanatçı da sahne almıştı.
4) Unirock Open Air Festival (2008-2011)
Adı her ne kadar “rock” olsa da aslında şimdi biraz da gürültü yapma zamanı! Metal, 90’lar Türkiye’sinde bildiğiniz gibi pek de hoş karşılanan bir müzik türü değildi. Bana ve sayısız metalciye göre bu saçmalığın daniskasıydı ama neyse ki metal birçok mücadeleden alnının akıyla çıkarak, Türkiye’de geniş kitlelerce özgürce dinlenmeye başlandı. Bu popülerleşme sürecinin bir de meyvesi oldu. Azar azar başlayan büyük metal konserleri 2008 itibariyle festivalleşmeye de başladı. İlki 2008’de gerçekleşen Unirock Open Air Festival, metalcilerin bir araya gelip o zamana kadar izlemek için yanıp tutuştukları grupları da aynı sahnede peş peşe izleyebilecekleri bir ortam yaratmıştı. Sırasıyla Parkorman ve KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşen festivalin sahnesinden ise metal dinleyicilerinin aklını yerinden oynatacak gruplar geçti: Arch Enemy, Kreator, Amon Amarth, Paradise Lost, Rotting Christ, Cannibal Corpse, Overkill, Amorphis, Behemoth, Pentagram, Catafalque, Soul Sacrifice, Pickpocket, Black Tooth ve daha fazlası Unirock katılımcılarına 3 yıl boyunca metali doyasıya yaşatmıştı.
5) Sonisphere İstanbul (2010-2011)
Bu listede beni en çok heyecanlandıran festivale sonunda geldik! Afişini gördüğümde bile “ya biz bunu gerçekten yaşadık mı?” diye sorduğum, Türkiye’den geçmiş en sağlam müzik festivallerinden biri kuşkusuz Sonisphere Festival’di. 2010 yılı, İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olarak belirlendiği yıldı ve o yıl boyunca İstanbul gerçek anlamda bir kültür rotası haline gelmişti. Bu kültür etkinliklerinin arasında öyle bir müzik festivali vardı ki, sahne alacak her isim açıklandığında müzik dinleyicilerinin kalbi adeta “pır pır” ediyordu. Purple Concerts’in düzenlediği Sonisphere İstanbul aslında dünya genelinde gerçekleştirilen Sonisphere Festival’in Türkiye ayağını oluşturuyordu. Thrash metalin 4 büyük grubunu (Metallica, Megadeth, Slayer, Anthrax) bir araya getirerek “Big Four” adını veren Sonisphere 2010, her gittiği ülkeye de bu kadroyu taşıyordu. O yıl Türkiye’ye gelecek çok özel bir isim daha vardı ve aslında hepimiz onu canlı canlı izleyeceğimiz için çok heyecanlıydık: Ronnie James Dio. Heaven and Hell grubuyla İstanbul’a gelecek olan Dio, sağlık durumunun kötüleşmesinden dolayı turnesini iptal edip festivale çok kısa bir süre kala hayatını kaybedince Sonisphere İstanbul’un sahnesinin ismi Ronnie James Dio Sahnesi olarak değiştirilmişti. O yıl birçok grup Dio’ya saygı duruşunda bulunmuştu ki ben Pentagram ile ilk sahnesine çıkacak olan Gökalp Ergen’in sahneye ‘Heaven and Hell’ ile çıkıp ardından iki Dio şarkısı daha söylediğini hatırlıyorum. Peki 2010’da hepimizi büyüleyen festivalin kadrosu nasıldı? Metallica, Megadeth, Slayer, Anthrax, Rammstein, Manowar, Alice in Chains, Stone Sour, Volbeat, Hayko Cepkin, Foma, Black Tooth ve daha fazlası. Sonisphere İstanbul, 2011 yılında bir kez daha yapıldı ancak o yılki festival ilki kadar ses getiremedi. İnönü Stadyumu’ndan KüçükÇiftlik Park’a geçen ve yalnızca 1 gün süren festival Iron Maiden, Slipknot, Alice Cooper, Mastodon ve In Flames’i aynı sahnede birleştirmişti.
6) Yavuzfest (2014-2019)
Yavuz Çetin’in bu topraklar için ne kadar önemli bir müzisyen olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Kendi döneminde yaptığı şarkılar, kayıtlarında yer aldığı albümler, izleyeni büyüleyen canlı performansları ve içinde kaybolacağımız derinlikteki iç dünyasıyla tarihimize adını altın harflerle yazdıran bir virtüöz. Bu yüzden de adına festival yapılması o gün de bana hiç tuhaf gelmemişti, şu anda da aynı şeyi düşünüyorum. İlki 2014 yılında KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleştirilen Yavuz Çetin Gitar Festivali, sahneye çıkan müzisyen kadrosuyla da göz kamaştırıyordu. Sayısız Yavuz Çetin ve gitar müziğine gönül veren müzik severlerin katılımıyla adeta bir blues ayinine dönüşen bu festival 2014 yılından 2019 yılına kadar hiç ara vermeden devam etti. Konum olarak birçok farklı lokasyonda gerçekleşen festival sahnesiyse çok önemli isimlere ev sahipliği yaptı: Teoman, Bulutsuzluk Özlemi, Moğollar, Fuat Güner, Aylin Aslım, Pentagram, Ogün Sanlısoy, Batu Mutlugil, Tanju Eksek, Yavuzcan Çetin, Kurtalan Ekspres, The Ringo Jets, mor ve ötesi, Yasemin Mori bu kadronun yalnızca bir kısmıydı.
En başta da söylediğim gibi, müzik festivalleri bizi içinde bulunduğumuz andan bambaşka bir ruh haline taşıyan, bir sürü müzikseverle omuz omuza verip aynı hisleri paylaşmamızı sağlayan bir tür arınma noktası. Eskisi kadar fazla festival bulamasak da bugün yine bir araya gelip birlikte şarkı söyleyebiliyor olmak bana iyi hissettiriyor. Uzun zaman sonra yeni yeni festivallerde birleşmeye başladığımız bu günlerde, ülke tarihine damga vuran bazı festivalleri dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Kimisinde bulundum, kimisini uzaktan izledim ama bu saydığım etkinlikler beni her seferinde heyecanlandırmaya yetti. Umarım siz de okurken benim heyecanımı paylaşma fırsatı bulabilirsiniz. Bir sonraki yazıya kadar, festival gibi geçecek müzik dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum!