Özel Dosya

Karanlık ama yankılı bir çağrı: Türkiye’de dark wave

80’lerin başında Avrupa basını post-punk ve new wave türlerinin karanlık ve sisli kesişimi olarak yeni bir türü tanımladı: dark wave. Peki dark wave nedir, ne değildir? Bu türün ülkemizdeki durumu nasıl ve bu konu hakkında sanatçılar ne düşünüyor? 
Sarp Rüzgar Atila - 28 Haziran 2025
post image

Kökeni post-punk ve new wave türlerinin kasvetli kesişimine dayanan dark wave, 1970’lerin sonunda ortaya çıktı; karanlık, romantik ve melankolik tonlarıyla da öne çıktı. O zamandan beri müzik sahnesinde kendine özgü, sisli bir yere sahip. Melankolik melodileri, içe dönük sözleri ve atmosferik sound’uyla dikkat çeken bu tür; elektronik dokularla şiirsel derinliği buluşturarak geleneksel tür sınırlarını aşıyor.

Peki bu tür Türkiye’de ne alemde, dark wave sahnesi nasıl ve ne kadar dinleniyor? Ülkemizde dark wave’in durumunu kimsenin sanatçılar kadar iyi bilemeyeceğini düşünerek İstanbul sahnelerinden Livor, PANİKATAK! ve Charnel ile iletişim kurduk. Ama önce gelin, bu dark wave’i daha yakından tanıyalım.

Bu karanlık tür nelerden besleniyor?

Dark wave, melankolik ve içine çeken ses manzaralarıyla tanınıyor. Katmanlı synthesizer’lar, yankılı gitarlar ve hüzünlü melodiler; derin bir içsel yansıma alanı açan karanlık bir atmosfer yaratıyor. 

Bu karanlık atmosfer, sözlerde de kendini gösteriyor. Varoluş, kayıp, aşk ve mistisizm gibi temalar dark wave’in şiirsel merkezinde. Sözler genellikle şiirsel bir yapı taşıyor, insan ruhunu, duyguları ve ruhani meseleleri derinlik ve hassasiyetle işliyor.

Teknik yapısında ise dark wave, gotik rock’ın karanlık ve gitar odaklı yapısını elektronik müziğin ritmik ve sentetik dokusuyla birleştiriyor. Organik ve dijital elementlerin bu dengesi, türe kendine has bir ses kazandırıyor. 

Dark wave vokalleri genellikle yumuşak, hayaletimsi ve ölçülüdür. Müziğin atmosferini bozmadan tamamlar, karanlık atmosferi de en uygun biçimde aktarır. Enstrümanlara derinlik ve duygu katmak için kullanılır. 

Dark wave parçaları çoğu zaman birer film müziği ya da anlatılmamış bir hikâyenin sesi gibi hissedilir. Bu sinematik doğa, türü özellikle atmosferik sahnelerde ve film müziklerinde tercih edilir kılıyor. Sisli ve soğuk bir kış akşamında kulaklarınızda çalan dark wave, sizi bir filmin ana karakteri gibi hissettirebilir.

Temelinde post-punk’ın bir alt türü olan dark wave, punk’ın “kendin yap” mottosunu benimsiyor. Bir dark wave sanatçısı, müziğini kendi imkânlarıyla üretir. Minimal ekipmanlarla ortaya çıkan bu üretim tarzı, türün otantik yapısını ve yeraltı kültürüyle olan bağını güçlendiriyor.

Dünyada ve Türkiye’de dark wave

1980’lerin başlarında Avrupa müzik basını, new wave ve post-punk’ın kasvetli varyantını tanımlamak için “dark wave” terimini kullanmaya başlamıştı. Avrupa’nın ortasında doğan bu tür, Bauhaus, Joy Division, The Cure, Siouxsie and the Banshees ve Depeche Mode gibi gotik rock ve synthesizer tabanlı new wave müziğiyle ilişkilendirilen grupları kapsıyordu.

Türkiye’de uzun yıllardır pek yer edinememiş bu tür ortaya çıkışından yıllar sonra ülkemize “Merhaba” dedi. She Past Away’in karanlık tınıları bu açığı kapatan ilk ciddi çıkıştı. 2000’lerin sonunda Bursa çıkışlı bu ikili, Türkçe sözleriyle Batı’da yakalanan dark wave estetiğini benzersiz bir şekilde harmanladı. Karanlık synthesizerları ve gotik sözleri ile Türkiye’de büyük bir kitleleri olsa da genellikle Avrupa’da sahne alıyorlar. 

Türün popülaritesinin artması ise 2020 başlarında buğulu synthpop melodilerini dark wave ile birleştiren Jakuzi ile oldu. Özellikle “Hata Payı” albümü ile dark wave unsurlarını ana akıma tanıttı ve bazı şarkılarının sosyal medyada ünlenmesi türü de besledi. Post-punk ve dark wave türlerine yabancı insanlar bile en az bir kez ‘Koca Bir Saçmalık’ şarkısını dinlemişlerdir.

Türkiye bir dark wave bayrağının  dalgalandığı bir ülke olabilir mi?

Günümüzde dark wave, İstanbul sokaklarına kadar indi. Kadıköy, Taksim ve Cihangir sokaklarını karanlığa boğan gruplar, bu türün mirasını sürdürüyor. Byzantion Records, Tamar Records ve Kara Kadans gibi oluşumların düzenlediği konserlerde sahne alan ve gelecek vadeden dark wave sanatçıları, türü daha fazla insana sunuyor. Bu sanatçılar zaman zaman beraber sahne alıyor, bir alt kültürü temsil ediyor ve müzikal bir dayanışma ortamı yaratıyorlar.

Karga Kadıköy ve Noh Extended gibi mekânlarda sahne alan 2 kişilik grup Livor, Türkiye’yi dark wave için müsait bir ülke olarak görüyor. “Türkiye bizce gerek sosyolojisiyle gerek şehirlerinde soluduğunuz ağır havasıyla, gerek mimarisiyle bu türe ev sahipliği yapabilecek en iyi ülkelerden birisi ancak çoğu insan bizce bunun hala farkında değil. Bunun değişmesi gerektiğini düşünüp kendimize aslında bizim bir dark wave/post-punk ülkesi olduğumuzu gösterme misyonunu yükledik.”

Dark wave’in Türkiye’deki popülaritesi

Dark wave türü Türkiye’de her geçen gün popülerliğini artırsa da herkese hitap etmeyen bir tür olduğu kesin. İletişime geçtiğimiz sanatçılar, Türkiye’de dark wave türünün diğer türlere kıyasla daha küçük bir kitleye sahip olmasını farklı sebeplere bağlıyor.

22. Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri kapsamında “En İyi Çıkış” Ödülü’nün sahibi olan PANİKATAK!’ise bu popülerleşememe halini müziğin doğasına bağlıyor: “Ana akım müziklerdeki gibi kulaklığı takıp gelişigüzel dinlenemeyecek ve dinlenmemesi gereken bir müzik olduğunu düşünüyorum. Daha fazla insana ulaşmayı tabii ki her müzisyen gibi ben de isterim, ama bu türün Türkiye’de ana akım olacağını düşünmüyorum.” 

Livor ise bu durumun farklı bir sebebi olduğunu düşünüyor. “Türkiye’de niş kalma sebebinin dark wave ve post punk gruplarının eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Müzik üretmek gerçekten zor ve zaman alan bir süreç fakat Türkiye şartlarında bu daha da zor. Seri üretim müziklerin ana akım olmasından kaynaklı olarak bir çok grup zorluk yaşıyor. Büyük balık küçük balığı daima yiyor ve bu yüzden niş kalmış ancak çok büyük kitlelere ulaşabilecek yetenekli insanlar kuytu köşede unutuluyor. Türkiyede bir çok insanın dark wave’den etkilenebileceğini ve insanların ihtiyacı olan bir müzik olduğunu düşünüyoruz.”

Tek kişilik bir proje olan Charnel, karanlık estetiğini müziğine de yansıtıyor. Türkiye’deki dark wave kitlesinin büyüklüğünü sanatçılara bağlıyor. “Yakıcı bir yerde bulunmaktansa gölgeleri tercih ediyoruzdur belki de. Göz önünde olmak isteyen bir şekilde oluyor. Ayrıca dengesi olması gerektiğine inanıyorum, bu yüzden bizimle daha çok güzel ruhun etkileşime geçmesini istiyorum tabii ki. Birbirimiz için açabileceğimiz bir özgürlük alanı bu!”

Dark wave, Türkiye’de artık sadece ithal bir tür değil. Karanlığına, yalnızlığına, melankolisine ve bastırılmış öfkesine Türkiye’nin sosyal gerçekliğiyle kendi anlamlarını katıyor. Kadıköy, Taksim, Cihangir gibi semtlerde düzenlenen küçük sahne konserlerinden, Spotify üzerinden yayımlanan amatör kayıtlara kadar dark wave, bugün İstanbul sokaklarına sızmış durumda. Ve belki de bu, karanlık ama yankılı bir çağrının başlangıcı.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans