Her şeyin bu kadar dijitalleşmediği, sosyal medyanın hayatımızı böylesine ele geçirmediği 2010’lara kadar Türkiye’de müzik yayıncılığı da çok bereketliydi. Ayda kaç dergi aldığımızı hatırlamadığım bir dönemden, fiziksel olarak müzik dergisi bulamadığımız bir döneme geçsek de Türkiye’nin dergi piyasasını kasıp kavuran bazı müzik dergilerine göz atalım istiyorum. Yeni asılmış posterlerin heyecanını hatırlamak isteyenler; buyrun yazıya!
Batıkan BAKSI / [email protected]
Türkiye’de müzik dergiciliğinin geçmişi 1930’lara kadar uzanıyor. 1934 yılında çıkan “Müzik ve Sanat Hareketleri” dergisi Türkiye’deki ilk basılı müzik yayını olarak tarihimizde yerini koruyor. Sonrasında her dönem farklı formlarda ve konularda yayınlarına devam eden müzik dergiciliği 90’larla birlikte yükselişe geçse de en büyük sükseyi 2000’lerde yapmıştı. Benim de şu an müzik yazarlığı yapmamda da çok büyük yeri olan bu müzik dergileri, gerek kadrosuyla gerekse de her ay karşımıza çıkardıkları konular, hediye verdikleri CD ya da posterlerle yeni bir ayın gelmesini iple çekmemize sebep oluyordu. Hâlâ evin bir köşesinde o dönemden kalan müzik dergileri, bugün bile o dönemin hikayelerini anlatırken yararlandığım en önemli kaynaklardan. Bu yüzden de özellikle ergenliği benim gibi 2000’lerin ortalarına denk gelen müzikseverlerin fiziksel yayınlarla arası hep iyi olmuştur. Birazdan okuyacağınız ve “vay be bu da vardı sahi!” diyeceğiniz dergilerin birçoğu artık yayın hayatına devam etmese de hayatımıza dokunduğu için bir teşekkürü hak ediyorlar. O zaman hazırsanız, şimdi Türkiye’nin yakın tarihinden 9 müzik dergisine bir göz atıyoruz!
Hey
Türkiye’de popüler müziğe dair en bilinen ve sesini duyurmuş, gelenek haline gelmiş bir dergi varsa o da Hey‘den başkası olamaz! 1970’lerin başından 1980’lerin sonuna kadar haftalık olarak yayınını sürdüren dergi, 60.000’lik tirajıyla da müzik yayıncılığında bir rekora imza atmıştı. 1970’lerde Erhan Akyıldız, Arda Uskan, Yener Süsoy; 1980’lerde ise Hulusi Tunca’nın yönetiminde Kanat Atkaya, Tolga Akyıldız, Afşin Akın, Umay Umay gibi isimleri bir araya getirerek adeta yıldızlar karması yaratan dergi, bugün bile sahaflarda ya da internet ortamında karşıma çıktığında ister istemez içimde heyecan yaratan yayınlardan biri.
Laneth
Yakın tarih dedim ama özellikle Türkiye’de müzik yayıncılığının gelişimi için büyük emeği olan baronu yani Çağlan Tekil’i anmadan geçemezdim. Türkiye’de heavy metal fanzini denildiğinde ilk akla gelen yayın olan Laneth, 1991’den 1994’e kadar Türkiye’deki metalcileri bir araya getiren, onları yeni müzikler, konserler ve gruplar hakkında bilgilendiren, sosyalleşmelerini sağlayan en sağlam yayınlardan biriydi. İlk 3 sayısı fotokopi olarak çıkan Laneth, amatör ruhla ve heavy metal aşkıyla kısa sürede en bilinen fanzinlerden biri olmuştu. Laneth’in yeri metalcilerde o kadar ayrıydı ki 2017’den 2020 yılına dek “Laneth Bir Gece” adındaki konser serilerine de tanık olmuştuk. İlki Salon İKSV’de gerçekleşen “Laneth Bir Gece” en son 2020’de, Çağlan Tekil hala aramızdayken Zorlu PSM Studio sahnesinde gerçekleşmişti.
Stüdyo İmge
Laneth, metalin erken adımlarında ne kadar önem taşıyorsa, Stüdyo İmge de rock müziğin Türkiye’deki gelişiminde adı anılması gereken dergilerden biri! Özellikle 80’lerde rock müzikle haşır neşir olan gençlere yepyeni grupları tanıtan dergi, büyük oranda yabancı rock’ın hakim olduğu bir yayındı. Levent Erseven’in kurduğu ve editörlüğünü Murat Beşer’in yaptığı Stüdyo İmge, rock’n roll kitaplarını Türkçe’ye çevirip, buranın okuyucularıyla buluştururken yeni müzik üretimlerini desteklemesiyle de ülkenin rock müziği için büyük önem taşıyordu.
Roll
Türkiye’de yolculuğuna en uzun süre devam eden dergilerden biri de tabii ki Roll! Aylık olarak yayın yapan ve çok geniş bir müzik skalasına sahip dergi, Derya Bengi’nin yönetiminde 2009 yılına kadar tam 13 yıl müzik dergiciliğinde bir ekol haline gelmişti. Kendisini yeni yeni göstermeye başlayan grupların, mevcut gruplarla birlikte sesini duyurabildiği için büyük bir fırsat sunan Roll; Murat Meriç, Yücel Göktürk, Siren İdemen, Ulaş Özdemir gibi isimlerle tam 144 sayıya da imza atmıştı.
Blue Jean
Bence X ve Y jenerasyonundan çoğu kişinin bayıla bayıla okuduğu en ana akım yayın Blue Jean’di! 1987 yılında yayın hayatına başlayan dergi, son sayısını çıkardığı 2016 yılına kadar (sonrasında ağırlıkla poster ve sticker veren ve bir miktar sosyal medyaya yönelen bir hal aldı) her dönemin müzikal anlayışını başarıyla yansıtmayı başardı. Tolga Akyıldız, Ayhan Abayhan, Doğu Yücel, Çağlan Tekil, İpek Atcan, Özlem Gürel Varol, Kutlu Özmakinacı, Çetin Cem Yılmaz, Zeynep Okyay gibi isimlerin yer aldığı kadrosuyla, müzik dergisi okumanın keyfini doyasıya yaşatan ve özellikle 2000’lerin başından itibaren memleketin rock müziğinin yükselişe geçmesiyle kendisine daha fazla yer bulduğu Blue Jean, kapak fotoğraflarıyla da çok meşhurdu. “Bakalım önümüzdeki ay kapakta kimleri göreceğiz?” sorusuyla heyecanlandığımız; Şebnem Ferah’tan Hayko Cepkin’e, Metallica’dan Evanescence’e kadar sayısız isme ev sahipliği yapan kapaklarıyla bayide gördüğümüz anda alıverdiğimiz dergi, aylık 20’yi aşan posterleri ve verdiği DVD hediyeleriyle de gönlümüzde taht kurmayı başarmıştı.
Yüxexes
Sırada “sert kalıp taviz vermeyen” rocker’ların görüp görebileceği en yüksek sesli dergi var. Adından da belli olduğu üzere Yüxexes, Türkiye’nin rock müziği açısından oldukça önemli bir yere sahip. Güven Erkin Erkal’ın Dream TV ekranlarında yarattığı ve daha sonrasında sunuculuğunu İpek Atcan’ın üstlendiği programın (program daha sonra Ana Sahne adıyla devam etti) 2005 yılında yayınlanmaya başlayan dergisi, her ay işlediği konular ve özel dosyalarıyla rock severlerin yakın takibindeydi. Hele bir de derginin öyle koleksiyon setleri vardı ki, bugün bile klasörün kapağını açtığımda keyiften dört köşe oluyorum!
Rolling Stone
Bir müzik dergisinin adının dünyanın en meşhur rock gruplarından birinin adına göndermeli olması ne kadar iddialı değil mi? 1967 yılında Amerika’da yayın hayatına başlayan Rolling Stone, 2006 yılında ülke sınırlarına buranın müziğini anlatmak üzere girmişti. Mehmet Tez ve Alper Bahçekapılı’nın ülkemizdeki kurucularından olduğu dergi, 3 sene süren yayın hayatında sayısız isimle röportajlar gerçekleştirirken, kapakları konusunda Blue Jean ile yarışırdı. Kapakları için yapılan özel konseptli fotoğraf çekimleri ve derginin Amerikanvari duruşu, rock müziğin daha çok cool dünyasına kapı aralıyor, dosya konularıyla dönemin okuyucularını içine çekiveriyordu. Ayrıca derginin yanında verilen karışık müzik CD’lerinin, bana bir sürü yeni grup kazandırdığı ayrıntısını pas geçmeyeyim, teşekkürümü edeyim!
Headbang
Konusu sadece metal olup, peşinden bu kadar insanı sürüklemek herkese nasip olmaz diye düşünüyorum. Nitekim 90’ların fanzinleri dışında, bu herhalde bir tek Headbang’e has bir durum. 2007 yılında Blue Jean’in ücretsiz eki olarak yayınlanmaya başlayan Headbang, Çağlan Tekil, Doğu Yücel, Sadi Tirak, İpek Atcan gibi isimlerin yer aldığı kadrosuyla, tamamı metalcileri ilgilendiren bir dergiydi. Ana akım bir derginin yanında ek olarak verildiği için çok fazla kişiye ulaşıp, birçok müzik dergisi okuyucusunun koleksiyonuna eklenen Headbang, daha sonra kitap halinde Blue Jean’den bağımsız olarak yayınlanmaya da başlamıştı. Kitabın 6. ve son sayısı Çağlan Tekil’in aramızdan ayrılması üzerine ona ithaf edilirken Headbang, müzikli yayın tarihimize adını altın harflerle yazdırdı.
Billboard Türkiye
Okurken tadı en damağımda kalan dergilerden biri de Billboard Türkiye‘ydi! Bu listedeki çoğu derginin bendeki yeri ayrı ama Billboard’un eğlenceli dünyası beni hep içine çekmiştir. 2006 yılında yayın hayatına başlayan ve kadrosunda Sebla Koçan‘ı bulunduran dergi, Amerika’daki orijinal yayınının aksine aylık olarak yayınlanırken 2010’daki son sayısına kadar çizgisini bozmadan ilerleyen dergilerden. Hediyeleri ve özel dosyalarıyla her tarzdan müzik dinleyicisine geniş bir yelpazeden dokunan Billboard Türkiye’nin verdiği en kıymetli hediyelerden biri de -tarihini hatırlamasam da- Metallica’nın “Some Kind of Monster” belgeselinin VCD’siydi!
Artık basılı müzik dergisi görmek zor olsa da, 2000’lerde toplayabildiğimiz ve koleksiyona ekleyebildiğimiz çok kıymetli dergilerin varlığına şükretmek gerekiyor. Bu listeye almadığım, ancak aklımın bir kenarında yer edinen çok dergi olduğunu da not edeyim. Yazı vesilesiyle de arşivdeki dergileri yerinden çıkarmak için uygun zamanın geldiğini hissediyorum, gideyim de biraz eski dergileri karıştırayım! 🙂