Söğütlüçeşme tren istasyonu çevresinde 1 Mayıs 2025’te açılan ve o günden bu yana Kadıköy’e yeni bir soluk getiren Terminal Kadıköy; ziyaretçileri için kültür, sanat, spor ve gastronomi dünyasından çeşitli etkinlikler yapmaya devam ediyor. Akfen’in dönüşüm hedefiyle hayata geçirdiği alan, günde ortalama 120 bin kişinin kullandığı Marmaray, Yüksek Hızlı Tren ve Metrobüs hatlarının kesişim noktasında yer alarak 13 yatay ve 1 dikey sokaktan oluşan özgün yapısıyla şehrin tam kalbinde yeni bir buluşma noktası yaratıyor.
Kadıköy’ün yoğun ve işlek bir geçiş noktasında yer alan Terminal Kadıköy, artık büyük ölçekli bir çağdaş sanat eserine de ev sahipliği yapmaya başladı. Multidisipliner sanatçı Uğur Acil’in hayata geçirdiği 10 metre yüksekliğindeki figüratif yerleştirme, gündelik yaşamın hızla akan ritmi içinde biraz da olsa soluklanıp zamanı durdurarak farklı bir bakış açısı edinmeye davet ediyor. Mekânın dinamik atmosferinde sanatı gündelik hayatın doğal bir parçası hâline getiriyor.
İstanbul’da her gün binlerce kişinin geçtiği ama çok azının bir ‘’durma noktası’’ olarak kullandığı bu yoğun alanda yükselen figür, sanki bir sonraki adımını atmak üzereymiş gibi zamansız bir duraksama hâlinde bulunuyor. Bu duraksama, izleyicinin zihninde ‘’Nereye ve neden koşuyoruz?’’ sorusunu oluşturuyor. Hareketin otomatik bir tepkiye dönüştüğü, nereye, neden ve nasıl koştuğumuzu unuttuğumuz şu anki dünya düzeninde, figürün bir tür arafta asılı kalarak taşıdığı görsel canlılık, izleyiciyi gündelik hayatın içinden, tanıdıklık hissiyatı uyandıran ama bir o kadar da uzak olan bir varlıkla karşı karşıya getiriyor: Kendisiyle.
Uğur Acil’in bu çalışması, modern şehir yaşamında hareketin otomatik bir refleks hâline gelmesini sorguluyor. Sanatçının izleyicilere sunduğu bu figür, daima kalabalık olan bir kamusal alanda “dur ve düşün” daveti sunuyor.
Çalışmalarında çoğunlukla kamusal alanları kullanarak dikkat çekici eserler üreten sanatçı, yerleştirmeler, çizimler ve çok disiplinli üretimlerle çeşitli projelerde yer alıyor. Sanat anlayışı; günlük, aylık ve yıllık olarak yaptığı gözlemlerden yola çıkarak gelişiyor. Bu geçiş süreçlerinin içerisinde beliren imgeleri, sembolleri bir kompozisyon hâline getirerek hikâyeler yaratıyor. Eserlerinde yaşanmışlıkların izlerini değil, yaşanmamış ve olası ihtimallerin peşine düşüyor. Bu potansiyel durumları, çoğu zaman sembollerle gizlemeyi, saklı anlamlar yaratmayı tercih ediyor. Kamusal alanda gerçekleştirdiği işler, izleyiciyle direkt bir temas kurmayı, gündelik hayata küçük müdahalelerle yeni bakışlar kazandırmayı hedefliyor.