Uzak Doğu sinemasının yükselişiyle birlikte hem Güney Kore hem de Japon filmleri arasında öne çıkan yönetmenler ve yapımları sizlerle.
Zeynep SİPAHİ / [email protected]
Uzak Doğu ve özellikle de Güney Kore’nin sinema ve dizi sektöründeki yükselişini küresel boyutta hissettiğimiz bu dönemde son yıllarda üretilen işler üstünden Oscar’ı zorlayan, birçok film festivalinden ödülle dönen yapımları bir araya getirmek istedik. Tabii bunda geçen yıl yayınlanan “Squid Game” dizisinin izleyici rekoru kırması, 2019 yapımı “Parasite”ın Akademi Ödülleri’nde yılın filmi ödülü alması ve bu yıl en iyi uluslararası film Oscar’ını kapan Japon yapımı “Drive My Car”ın büyük etkisi var.
Her ne kadar Amerikan yapımı olsa da bu yıl izlediğimiz “Everything Everywhere All at Once”ı da unutmamak gerek. Amerikan sinemasının domine ettiği film sektöründe onların Uzak Doğu’yu tabiri caizse bu kadar “push” ediyor olması ise akademik bir tez konusu adeta. Nedenini, niçinini bir kenara bırakıp özellikle gerilim ve korku türünde adeta ustalaşmış ve hikaye anlatıcılığı konusunda da etkileyici bir dile sahip olan Uzak Doğu sinemasından bir seçki sunuyoruz sizlere.
Shoplifters
2018 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ise Hirokazu Koreeda‘ya en iyi yönetmen ödülünü kazandıran “Shoplifters”, yakın dönem Güney Kore sinemasına dair en iyi örneklerden biri. Hırsızlık yaparak geçinen bir ailenin yaşadıklarına odaklanan film, tıpkı “Parasite” gibi toplumsal sınıf okumasına dair güçlü bir anlatıma sahip. Koreeda’dan bahsetmişken, geçen hafta vizyona giren “Beurokeo” yani “Bebek Servisi”ni de izlemenizi öneririz.
Parasite
Gelelim Güney Kore sinemasının son zamanlardaki en iyi yönetmenlerinden biri olan Bong Joon Ho‘ya. 2019 yapımı “Parasite”ın Akademi Ödülleri’nde Yılın En İyi Filmi ödülünü almasının ardından bütün gözler ona çevrilmiş olsa da “Okja”, “Snowpiercer”, “Mother” filmleriyle o zaten çok önceden iddiasını ortaya koymuştu. “Parasite” dar gelirli bir aile ile varlık bir aile arasındaki, tıpkı filmin adı gibi, asalak ilişkiyi gözler önüne sererken, kurgusuyla dikkat çekiyor.
Drive My Car
Ve bu yılın en çok konuşulan filmlerinden biri olan “Drive My Car”. Ryûsuke Hamaguchi‘nin yönettiği Japon yapımı film, Oscar’larda en iyi uluslararası film ödülüne layık görüldü. Her ne kadar film üç saat olsa ve yavaş aksa da olay örgüsü ve derinlikli karakterleriyle sizi içine çeken bir film. Tabii bu arada senaryonun Japon edebiyatının önemli romancılarından Haruki Murakami‘nin kısa bir hikayesinden uyarlandığını da ekleyelim.
Oldboy
Biraz daha eskilere doğru gittiğimiz de ise, hatta benim Güney Kore sinemasına ağzım açık bir şekilde merhaba dediğim film olan, 2003 yapımı “Oldboy” karşımıza çıkıyor. Bir intikam öyküsünü beyazperdeye aktaran filmin yönetmeni ise Park Chan-wook. Bir de sürpriz ve şaşırtıcı sonları seviyorsanız, bu filmi mutlaka izlemenizi öneririz. Chan-wook’un BAFTA’DA İngilizce dilinde olmayan en film ödülünü de almasını sağlayan 2016 yapımı “The Handmaiden” da Güney Kore sinemasının ses getiren filmlerinden biri.
Spring, Summer, Fall, Winter… And Spring
2020 yılında hayatını kaybeden ve Güney Kore sinemasına önemli başyapıtlar bırakan Kim Ki-Duk’tan bahsetmeseydim bu liste eksik kalırdı. Yaşlı bir rahibin küçük bir çocuğa hayata dair verdiği öğütler üstünden şekillenen film, kişisel gelişimle ilgili olanların ya da hayatı anlamlandırmaya çalışanların mutlaka izlemesi gerekenlerden. Bir suç ve dram filmi olup Türkçeye “Boş Ev” olarak çevrilen filmi de Kim Ki-Duk arşivlerine dalmışken hatırlatmak isterim.
Poetry
2010 yılında Cannes Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülünü kazanan “Poetry”nin oldukça ilginç bir hikayesi var. Lee Chang-dong‘un hem senaristliğini hem de yönetmenliğini üstlendiği film, Alzheimer hastası olan yaşlı bir kadının şiirle kurduğu ilişkiyi odağına alıyor. Hafızadan kelimelerin uçup gittiği bu haftalıkla şiirin durduğu yer ise hikayeyi ilginç kılan en büyük özelliklerden biri. Ayrıca Güney Kore sinemasının gelmiş geçmiş en iyi filmleri arasında gösterildiğini de not düşelim. Chang-dong‘un sinema dilini sevenler 2018 yapımı “Burning”i de izleme listesine alabilirler. Yine bir Murakami hikayesinden senaryolaştırılan film, Adana Film Festivali’nde en iyi yabancı film ödülünü, Cannes Film Festivali’nde ise FIPRESCI ödülünü almıştı.