Röportaj

Vega: "Bu sıcak ilgiyi görmek, yeni şeyler üretmek için bize güç veriyor"

Yine yeniden konserler vermeye başlayan, en son 2017’de “Delinin Yıldızı”nı çıkaran ve bu konserlerle beklentimizi yükselten Vega ile "Hafif Müzik"in 20. yılı için bir araya geldik. Konserlerde gençlerden yetişkinlere her yaştan izleyici görmenin onları ne kadar şaşırttığından, albüm-single ikileminde durdukları yere kadar pek çok konu konuştuk.
İpek Atcan - 27 Mart 2025
post image

Vega’nın kuruluşu 1996 yılına, yani bundan 29 sene öncesine dayanıyor. Benim ve birçok kişinin tanışması ise ilk albümleri “Tamam Sustum” ile gerçekleşiyor. O albümde Deniz’in (Özbey Akyüz) sesi beni öyle bir yakalıyor ki bağımlısı oluyorum daha o yaşlarda. 2002 yılında “Tatlı Sert”i çıkarıyorlar, 2003’te ise remix’lerin yer aldığı “Tatlı Sert 2”yi…

2005’te çıkardıkları “Hafif Müzik” ile başka bir noktaya geliyorlar bence. Hatta hiç unutmam, 2006’dan 2007’ye gireceğimiz yılbaşı akşamı şu an artık olmayan Studio Live adlı mekânda Vega ve Gripin konserine gitmiştik rahmetli Çağlan (Tekil) ile. Benim gibi yılbaşı akşamı sokakları tekin bulmayan biri için devrim niteliğindeydi bu çıkış. Ama sadece o mu? Durup dururken atlayıp Bursa konserlerine bile gidiyorduk yeri geldiğinde. Öyle bir Vega-izm.

Geçen gün tam da ‘Sokaklar Tekin Değil’ dinlerken fark ettim ki albüm çıkalı tam 20 (yazı ile YİRMİ) sene olmuş. Bana sorsanız 3-5 sene önce derdim, o da maksimum… Yine yeniden konserler vermeye başlayan, en son 2017’de “Delinin Yıldızı”nı çıkaran Vega ile dünü ve bugünü konuştuk. Söz Tuğrul Akyüz’de…

Yabancı basında daha yaygın sevilen albümlerin yıl dönümlerinin kutlanması. Bence her güzel albüm için doğum günü partisi bile yapabiliriz mesela 🙂 Ve “Hafif Müzik” de 20 yaşına geldi. Ben o zamanı yakaladım diye mi bilmiyorum ama bugün dahi dinlediğimde sanki dün çıkmışçasına yeni hissettiren bir albüm. Bunu neye bağlıyorsunuz? Çünkü gerçekten “eskimek” diye bir şey var ve bu albüm eskimedi.

Bu güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim. Albümün yeni mi yoksa nostaljik mi hissettirdiği konusunda herkesin farklı görüşleri olduğunu duyuyorum. Ancak “eskimemiş” hissi, belki de tamamen kendiliğinden ortaya çıkan ve bir tarzın devamı değil de kendine özgü parçalardan oluşmasından kaynaklanıyor olabilir. Aslında parçaların çok katmanlı olması konusunda oldukça cömert davranıyoruz ve çok seviyoruz. Böyle parçalarda her dinleyişte yeni bir ses katmanı yakalama duygusu parçayı taze tutuyor olabilir. Çok katmanlı ama insanı yormayan melodilerin üzerine, Deniz’in hissettiren sözleri de bu etkide belki de en önemli pay sahibi tabii ki.

2005’ten 2017’deki “Delinin Yıldızı”na kadar konser anlamında da epey sessizdiniz ama biliyorum ki üretimi de hiç durdurmadınız. Bizler de ne yalan söyleyeyim deli gibi özledik sizi. 2005’e kadar daha sık paylaşım yapıyordunuz. Neydi o dönem 12 yıllık aranın sebebi? (Ceylin’i tenzih ederim :))

Kesinlikle müzik yapmayı seviyoruz, hatta o kadar çok seviyoruz ki “laf olsun” diye parça üretmemek konusunda oldukça katıyız. Deniz de ben de bu konuda çok titiz davranıyoruz. Hiçbir zaman “hit yapma” gibi bir amaç gütmedik. İlk önce, “İlk defa olsa bu parçayı dinler miyim?” duygusuyla kendi dinleyeceğimiz ve her parçayı birilerinin dinleyeceğini düşünerek, sanki bir hit’miş gibi özenle ele aldık. Belki de bu bahsettiğimiz dönemde, bu konsantrasyonu sürdürecek motivasyonu tam bulamamış olabiliriz. Fakat gerçekten değecek parçalar yapmak bizim için bir takıntı. Deniz de ben de sahnede söylemek ve çalmak istemeyeceğimiz bir parçanın yayınlanmasını asla istemeyiz.

Şimdi bugüne bakınca da yine araya 9 sene girdi. Arada Kargo Tribute’da yer alan şarkınız dışında bir şey paylaşmadınız bizlerle ama bir yandan da konserlerinizin frekansı arttı ve bu da dinleyiciyi heyecanlandırıyor. Şunu sormak isterim, artık malum sistem insanları albüm değil single çıkarmaya yönlendiriyor ki ben çok albümcü bir insanımdır. Bazen yeri geliyor, bir sanatçı ardı ardına birkaç hafta üst üste single çıkarıyor. Sizin bu aralıklı albüm çıkarmanız aslında günümüz için “bold” bir duruş oluyor. Bu bir noktada kırılacak mı yoksa Vega severler artık buna kendini alıştırsın mı?

Albüm fikri beni bir bütün olarak hâlâ beni kendine çekiyor, bana bir film izliyormuşum gibi hissettiriyor. İlk parçanın ruhu, aradaki farklı tınılar ve sonunda gelen final… Baştan sona çalındığında adeta bir hikâye anlatan bir albüm. Bir albümün bütünlüklü olarak verdiği ruh hali gerçekten çok başka. Örneğin Spotify’da yeni çıkan grupların albümlerini baştan sona dinlemeye çalışıyorum. Mutlaka içinde keşfedilecek güzel bir parça olduğunu bilmek ve bu merak duygusu çok hoşuma gidiyor. Açıkçası single’ları genelde es geçiyorum. Ancak artık eskisi kadar yoğun çalışamayacağımız için maalesef biz de single’lara yöneleceğiz. Bir de Spotify insanların dinleme tarzını değiştirdi. Kanaatim, çok az insanın başka bir şeyle ilgilenmeden yalnızca müzik dinliyor olduğu yönünde. Daha çok “arkada çalsın” tarzı müzikler söz konusu. Bu durum doğal olarak  artık müzik yapanları single yapmaya yönlendiriyor. 

Ülkemiz malum, roller coaster gibi, bitmek bilmeyen bir kaos ve kaygı bir parçamız… İlham kolay geliyor mu bu koşullarda? Ya da üretimlerinizde (sizleri tanıyan biri olarak durmaksızın ürettiğinize inanıyorum) içinde bulunduğumuz durumlar baskın mı yoksa müziği ve sözleri bir kaçış olarak kullandığınız oluyor mu?

Kuşkusuz yaşanan olayların bir etkisi oluyor, ancak bu etki tıpkı yakınınızı ya da sevdiğiniz bir kediyi/köpeği kaybettikten yıllar sonra aniden ağlamaya başlamak gibi de olabilir. Yaşadıklarımızın etkileri, en beklenmedik zamanlarda ortaya çıkabiliyor. Aynı zamanda buna ‘kaçış’ demesek de sedatif bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz ya da tam tersi “ayağa kalk ve yürü!” yapısı da var. Sonuçta güzel müziğin kesinlikle zamanı durduran bir etkisi vardır. Zamanın akışına bağlı olan bir olgunun bu etkisi gerçekten çok ilginç. Evde deneysel alt yapılar üzerinde çalışırken çok keyif alıyorum. Öyle çok çalışma yapıyorum ki bazılarına isim vermekte zorlanıyorum. Ancak bu aslında pek de iyi bir şey değil, çünkü Deniz’in bu kayıtlar arasından istediklerini bulması oldukça zor bir hale geliyor.

Konserler üzerinden sormak isterim, yeni nesli yakaladınız mı sizce? Yoksa hala core bir dinleyici kitlesi ile mi devam ediyorsunuz? Bana Türkiye’de müzik sever birinin Vega’yı bilmemesi garip gelir mesela ve bu kişi 20 yaşında da (Bu da son labüm çıktığında 11 yaşında olması demek) olabilir… Ama sizin gözleminiz önemli 🙂

Evet, bu konuda gerçekten şaşkınız. Konserlerde gençlerden yetişkinlere, her kesimden insan görmek bize büyük bir mutluluk veriyor. Seyircilerimizi mahcup etmeme konusunda oldukça hassas davranıyoruz. Vega’yı keşfeden dinleyicilerimizin her birinin farklı ve özel hikayeleri olması ise ayrı bir güzellik. Eskiden albüm çıkardıktan sonra yapılan video çekimleri, televizyon programları ve promosyon turlarından hiç hoşlanmazdım. Sanırım başından beri albümlerin insanların gözüne sokulmadan, doğal bir şekilde keşfedilmesini istedim. Şimdi nihayet buna yakın bir noktaya gelebildik. Tabii bir de, hâlâ dinlenebilir kalitede müzik yaptığımızın bu şekilde kanıtlanması ayrıca gurur verici

Kargo’nun Tribute albümü demişken… Vega’nın 4 albümü var (“Tatlı Sert 2″yi tenzih ederek söylüyorum) ve bence tribute albüm yapacak kadar da özel ve güzel şarkıları var. Hiç gündemde böyle bir proje var mı?

Evet bir cover’ımız var ama bizim sürdürdüğümüz bir proje değil, Nisan ortasında çıkacak. Bunun dışında 2-3 tane potansiyel parçamız var. Üstünde hafif hafif çalışıyoruz.

Biraz da müzik kıyaslaması yapmanızı isterim. Son albümün üzerinden 9 sene geçti evet ama ilk albümün üzerinden de 26 sene geçti. Vega’nın müzikal olarak hep bir çizgisi oldu. Evet, müziğe bir şeyler eklendi belki ama dinlediğimizde “Hah bu Vega!” diyeceğimiz de bir durum var. Ancak artık janralar inanılmaz hızlı değişiyor ve iç içe geçiyor. Bu durumu nasıl buluyorsunuz?

Deniz, tümüyle içinden geldiği gibi, samimi duygularla sözler ve melodiler yazar. Ben de sanırım kendimce bir “Millet gider Mersin’e, ben giderim tersine” içgüdüsü geliştirmişim. Tarzlar bana adeta bir hapis gibi geliyor. Ama şunu itiraf etmeliyim ki bazı müzikler insana dopamin salgılatan, adeta arkadan iten bir güç veriyor. Öyle bir etki ki, sanki görünmez biri sizi yaratmaya zorluyor gibi..

Son olarak Dergy okurlarına mesajınızı da almak isterim…

Bu röportaj için çok teşekkürler! Müziklerimizin hâlâ dinleniyor ve seviliyor olması gerçekten büyük bir mutluluk. Bu kadar yıl sonra bile bu sıcak ilgiyi görmek, yeni şeyler üretmek için bize güç veriyor.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans