Son single’ları “Kal Ki Adeta”yla alkışları toplayan, alternatif rock dünyasının sevilen ekiplerinden Yaşlı Amca Dergy’e konuk oldu.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Yaşlı Amca, 2013 yılında solist ve ritim gitar Artun Özoğlu, lead gitarist ve back vokal Sarper Sonbay, bas gitarist Hüseyin Tosun kadrosuyla kuruldu. Kısa sürede “Üçüncü Yeniler” akımının en sağlam ekiplerinden biri oldular. “Kurtar Beni Meyhane”, “Giderdi Hoşuma”, “İstanbul Beyefendisi”, “Ve Ben”, “Yakamoz Güzeli” gibi şarkılarıyla dillere dolandılar. (Bu noktada “Giderdi Hoşuma”nın harika klibini de bir kez daha alkışlayalım.) İlk albümleri Akşamüstü’nü 2017’de, 2020’de ise kendi isimlerini taşıyan ikinci albümlerini yayınladılar. Yeni şarkıları “Kal Ki Adeta”, ne kadar üretken bir dönemde olduklarının habercisi. İlkokuldan beri birlikte olan Yaşlı Amca, “Sanat zamanını yansıtmalı” diyor. Başarılı ekibi Dergy’e konuk ettik.
İkinci albümünüz Yaşlı Amca’yı geçtiğimiz yıl yayınladınız. Albüm yapmak için doğru zamanın geldiğini nasıl anladınız?
Artun Özoğlu: Doğru zaman derken eğer albümün kayıtlarının bitmiş ve ne zaman çıkartalım hangi tarih gibi bir anlamdaysa doğru zaman değilmiş aslında diyebilirim. Ama üretim açısından doğru zaman albüm veya değil hiç bir zaman başı ve sonu belli olan bir şey olmamış gibi geliyor bana.
Sarper Sonbay: Her albüm bir hikayeyi, hayatlarımızdan ya da gözlemlediğimiz bir kesiti, bi durumu konu alıyor bütünsel olarak baktığımızda. Bu bütünlük içerisinde baktığımızda albümün ne zaman biteceğini bize şarkılar söylemiş oluyor zaten.
Hüseyin Tosun: Aslında doğru zamanı biz değil şarkılar belirledi, şarkılar tamamdı ve bizde bu birikimi paylaştık dinleyicilerimizle.
Pek çok grup ve müzisyen, müzik dünyasının hızına yetişebilmek için genellikle kısa aralıklarla çok single yayınlıyor. Bu da haliyle kendini tekrar etmeye ve niteliksiz şarkıların ortaya çıkmasına da vesile olabiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Hüseyin: Bu müzisyenin nasıl tatmin olduğuyla alakalı.
Sarper: Kesinlikle doğru bir gözlem. Üretim ve tüketim çılgınlığı her disiplin gibi müzikte de 2000’li yılların başından itibaren kendini gösteriyor. Şarkıların içi boşalıyor, anlatım amacı ve ya sanatsal kaygılar tamamen siliniyor gün geçtikçe. Sadece biçimin değerli olduğu bir sanat dönemi yaşıyoruz.
Artun: Önceden nitelikli ve kendini tekrar etmeyen bir eser yaratmış, sonrasında güncel hıza ayak uydurmaya yönelip kalitesizliğe dönüşmüş örneklerde durum farklı ancak dönemi dönemine göre değerlendirince algılar tamamen değişiyor. Sanırım herkesin kendisine özgü “yaratma” tarzları olabiliyor, bu yüzden direkt olarak niteliksizliği buna bağlamak biraz yanıltabilir. Açıkçası buna net bir cevap vermek kolay değil, ama çoğunlukla katılıyorum diyebilirim.
Bir rock grubu olarak, salgın sizi nasıl etkiledi? Bir araya gelip prova yapmak sorun oldu mu mesela, şarkı kaydederken teknolojinin nimetlerinden faydalandınız mı? Evde kalmak sizi nasıl etkiledi, psikolojik olarak nasıl bir süreçten geçiyorsunuz?
Artun: Provalar azaldı, konserler neredeyse bitti, ama üretim arttı diyebiliriz. Üretim artınca da pozitif bir hava oluşuyor, yani genelde iyiyiz. En azından tarihin sayılı global salgınlarından birini hala sağlıklı geçirebiliyoruz.
Sarper: Benim adıma şarkı bestelemek, düşünmek, okumak ve izlemek oldu bu süreç. Bi’ nevi, sürecin başından başlayarak, bu durumu avantaja çevirmeye çalıştım.
SANAT ZAMANINI İYİ YANSITIRSA GERİYE GÜZEL ŞARKILAR KALIR
Pek çok müzisyen için, doğduğu, büyüdüğü toprakların hem kendisine hem de müzikal kariyerine büyük bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda Ankara’nın sizin için anlamını sormadan olmaz tabii… Bize biraz kendi Ankara’nızı anlatır mısınız?
Sarper: Gri şehir. Ve Ankaralı müzisyenler olarak burayı renklendirmeye çalışıyoruz.
Artun: Ben diğerlerinin bildiğine ek olarak, sadece kendimin bildiği ve tanıdığı dört-beş tane kendimden tanıdım orada. Yani genelde orada büyüdüm. Ki şu an orada yaşamasam da bu bile başlı başına aslında orayı ne kadar içselleştirdiğimi gösteriyor duygulandım.
2012 yılında kuruldunuz. 8-9 yıldır aktif olan bir ekipsiniz. İstanbul’un neredeyse bir konser başkenti olduğu dönemin sonlarına denk geldiniz. Beyoğlu’nda olmak bambaşka bir ruhtu, Ankara rock sahnesi bir başkaydı… En çok neleri özlüyorsunuz o dönemden, eski görkemli günlerimiz geri gelir mi sizce?
Artun: Çalmak, söylemek, konsere gitmek, eşlik etmek, gidemeyince üzülmek.. O günler gelir diye umuyorum özleyenler zaten özledi, ki artık özlemeyenler bile özlemiş olabilir.
Ekip olarak müzik dışında başka neler yaparsınız? Birlikte vakit geçirmek iyi gelir mi yoksa zaman zaman “Yeter” diyerek biraz uzaklaştığınız da oluyor mu?
Sarper: Oluyor tabi ki. Her arkadaş grubu neler yapıyorsa, biz de ekip olarak müzik dışında onların çoğunu yapıyoruzdur.
Artun: İlkokuldan beri beraberiz, denge muazzam.
Ait olamamanın, yabancılaşmanın çilesini çektiğimiz, özgürlüklerimizi sorguladığımız topraklarda yaşıyoruz. Müzisyenler bile kaleme aldıkları şarkılar nedeniyle sorgulanıyor. Size göre özgürlük nerede başlar, nerede biter? Yaşadığımız coğrafya içinde müzik yapıyor olmak nasıl bir tecrübe?
Artun: Müziğin ve kalemin etkisi çok yüksek, çok kalıcı ve bunun kısıtlanması ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Zor, şahsen biz özgür düşüncenin kısıtlandığı bir ortamda özgün üretmenin ortaya çıkardığı sonuçları görüyoruz ve üzülüyoruz. İlk defa yapılmıyor bu ve muhtemelen de son defa da değil. Bizim müziğimiz etkilenmeyecek çünkü otosansürümüz yok. Sanat zamanını iyi yansıtsın da, özgür düşünce yaygınlaşırsa geriye güzel şarkılar kalır.
Sarper: Müzik susturuldukça sesi daha gür çıkmaya devam edecektir. Yaşadığımız coğrafyada, bu tarz kısıtlamalar da oldukça, biz müzisyenlere daha fazla iş düştüğünü düşünüyorum. Önemli olan doğru şekilde sesimizi yükseltebilmek.
KISA KISA
ARTUN
- Yeniden konserler başladığında, sahne aldığımız ilk yerde çalacağımız ilk şarkımızın Kal Ki Adeta olmasını istiyoruz.
- Son dönemde en çok dinlediğim, kendimi bir türlü durduramadığım albüm Rory Gallagher’ın Bad Penny albümü oldu.
- Bana göre gelmiş geçmiş en iyi soundtrack The Graduate (Simon&Garfunkel)’dır.
- En son izlediğim ve beni çok etkileyen film Kızgın Boğa (Raging Bull) oldu. Hele ki son sahnesi…
- Günün bana en ilham veren saatleri asla sabit değil.
- Keşke bu şarkıyı ben yazsaydım dediğim şarkı The Beatles – A Day in the Life
- Kendimde en sinir olduğum huyum yaşlanmak…
SARPER
- Yeniden konserler başladığında, sahne aldığımız ilk yerde çalacağımız ilk şarkımızın Keder olmasını istiyoruz.
- Son dönemde en çok dinlediğim, kendimi bir türlü durduramadığım albüm Gorillaz’ın Demon Days albümü oldu. (Veya Linkin Park- Hybrid Theory)
- Bana göre gelmiş geçmiş en iyi soundtrack Eddie Vedder- Into the Wild’dır.
- En son izlediğim ve beni çok etkileyen film Contact oldu. Hele ki şu sahnesi: “Buraya bir şair göndermelilerdi.”
- Günün bana en ilham veren saatleri 21:00 sonrası.
- Keşke bu şarkıyı ben yazsaydım dediğim şarkı Videotape- Radiohead
- Kendimde en sinir olduğum huyum bazı telaşlarım.