Yedinci Ev, yıllardır samimi şarkı sözleri ve içten melodileriyle kalbimizde çok özel bir yer edindi. Şimdi ise, yeni EP’leri ile bir kez daha duygulara dokunmaya hazırlanıyorlar. Biz de bu heyecan verici sürecin hemen öncesinde Yedinci Ev ile bir araya geldik; müzik yolculuklarını, yeni şarkıların hikayelerini ve dinleyicilerine aktarmak istedikleri duyguları konuştuk.
Günümüzde müzisyenler için prodüksiyon süreci daha dijital hale geldi. Evde müzik yapmak, kayıt almak ve prodüksiyon süreçlerini tamamlamak artık oldukça mümkün. Siz teknik olarak bu dönüşümü nasıl ele alıyorsunuz? Şarkı yapım ve kayıt süreçlerinde geleneksel yöntemleri mi tercih ediyorsunuz, yoksa çağın yeniliklerine entegre olmayı mı önemsiyorsunuz?
Cihan: Evde müzik ve kayıt yapmak günümüz müzik dünyasının hızını yakalamak için kaçınılmaz bir durum. Bu şekilde yarattığınız müzikle Grammy bile alabiliyorsunuz. Ve bu, insanların daha az masrafla kendilerini gösterebilmeleri için bir fırsat ve şans aslında. Tabii grup müziği yapanlar için dezavantajları da var bu durumun. Özellikle şarkının tansiyon ve temposal hissiyatını ayarlamakta zorluk çıkarması bir dezavantaj. Biz de ilk düzenlemeleri masa başında yapıyoruz ama beraber çaldığımızda çoğunlukla şarkının temposu ve tansiyonu değişiyor. Şarkının beraber çalarken size hissettirdiği duygu burada çok önemli oluyor.
Birkan: Sahnede ve yayınladığımız şarkılarda sistemimiz hep sabit: iki elektrik gitar, bas gitar ve davul. Her şarkıyı öncelikle bu kurguda ele alıyoruz. Yapmaktan keyif aldığımız müzik bu çünkü. Evde kayıt imkanının kolaylaşması, şarkının kayıt sürecine kadar olan kısmı epey rahatlatıyor. Aranje, kullanılacak tonlar, partisyonlar evlerde tamamlanmış oluyor aslında. Bir süredir özellikle Can’ın ilgi alanı doğrultusunda mix sürecindeki fikirlerimizi de evde kurgulamaya başladık. Çalıştığımız insanlardan ne istediğimizi biliyoruz bu sayede. Geriye provalarda birlikte çalmak ve kaydetmek kalıyor.
‘Yavaştan Kaçıyorum’ şarkısında bağlanmaktan kaçınan, duygular yoğunlaştıkça uzaklaşan bir profil varken, ‘Yavrum Sana Vuruldum’da tam tersine korkusuzca seven, kendini tamamen teslim eden birini görüyoruz. Bir EP içinde bu kadar zıt duyguları bir araya getirmek nasıl bir süreçti? Bu iki şarkıyı yazarken hangi ruh hallerindeydiniz?
Birkan: Aslında ‘Yavaştan Kaçıyorum‘da hissettiği duygulardan emin olmadığı için henüz yolun başındayken devam etmeme kararı alan birini dinliyoruz. ‘Yavrum Sana Vuruldum‘da ise belirttiğiniz gibi duygularını korkusuzca ifade eden fakat yine de üzülmekten çekinen bir paylaşım söz konusu. Zıtlıktan öte ilişkinin getirdiği gizli bir ‘’endişe’’ hakim iki şarkıda da. Şarkıların söz yazarı olarak cevap verecek olursam; ‘Yavaştan Kaçıyorum’ o dönemde beceremediğim fakat şarkısını yaparak güçlendiğim bir yönüm oldu. ‘Yavrum Sana Vuruldum’ ise bu kadar sağlam temellere sahip değil maalesef 🙂
Altyapı hiç kullanmadık, kullanacağımızı da sanmıyorum.
‘Uzansam Kucağına’ genel sound’unuzdan biraz farklı. Ayrıca, şarkının söz ve müziğinin Cihan’a ait olduğunu ve onun yazdığı ilk Yedinci Ev şarkısı olduğunu biliyoruz. Bu parçanın oluşum süreci nasıl gelişti? Yedinci Ev’in müzikal kimliğine uyarlamak konusunda nasıl bir yol izlediniz?
Birkan: Öncelikle Cihan’ın ekipte olup bize destek vermesini büyük bir şans olarak görüyorum. İnsanlığını ve müzisyenliğini ayrı seviyorum. ‘Yavaştan Kaçıyorum’ ile birlikte biraz daha ritmik, melodik ve vintage bir sound peşindeydik. Cihan yaptığı bu şarkıyı bana dinletme maksadıyla gönderdi fakat ben şarkıya çöktüm gibi oldu 🙂 Şaka bir yana benden nakaratı duymak istediğini belirtti ve kendimizi stüdyoda bulduk. Sözü ve müziği başka birine ait olan bir şarkıyı içselleştirip söylemek, hatta yayınlamak pek kolay iş değil. Ama ‘Uzansam Kucağına‘ ilk dinlediğim andan itibaren bende etkili hisler uyandırdı. Şarkının enerjisine dahil olmam pek de zor olmadı bu yüzden. Şarkının demosundaki kurgulanan dünyaya sadık kalıp Yedinci Ev sound’una çekmek için biraz çalıştık ve ortaya tatmin olduğumuz bir şarkı çıkmış oldu.
Konserlerinizde altyapı kullanıyor musunuz? Canlı performansın doğallığını ve enerjisini koruma açısından nasıl bir yaklaşımınız var?
Birkan: Altyapı hiç kullanmadık, kullanacağımızı da sanmıyorum. Bir önceki soruda belirttiğim gibi, biz gitar ve davul müziği yapmayı seviyoruz. Yaptığımız şarkılar da bu kurguda şekilleniyor.
Cihan: Bu konuda old school bir yaklaşımımız var. Şarkıların kayıt ve üretiminde de canlıda icra edemeyeceğimiz herhangi bir müzikal öge kullanmıyoruz. Bu bize sahnede doğaçlama ve özgür olma imkanı da sunuyor.
‘Yavrum Sana Vuruldum’ klibi tamamen yapay zeka araçlarıyla oluşturuldu. Son dönemde yapay zeka ile üretilen müzikler, klipler ve albüm kapakları büyük tartışmalara yol açıyor. Kimileri bu üretimleri estetik olarak yetersiz bulurken, kimileri de yapay zekanın yaratıcı süreçlerdeki rolünü sorguluyor. Siz yapay zekanın müzik ve görsel sanatlar alanındaki kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce yapay zeka müzik ve sanat üretimine ne kadar dahil edilmeli?
Birkan: Sevgili arkadaşım Ozan Salamcı, böyle bir video fikriyle geldi. Kendisi işi gereği bu tip çalışmalara oldukça yatkın. O dönemde ülkemizde korkunç bir sokak hayvanları yasası gündemdeydi. Videonun ana teması olarak hayvanları kullandık o yüzden. Yapay zekanın kullanım alanları konusunda nötr bir yaklaşımım var. Benim ilgi alanımda değil, o yüzden pek bir şey ifade etmiyor. Ama böyle bir döneme şahitlik ettiğim için de mutluyum. Şaşırtmıyor ama doğal olmadığı için bir duygu da hissettirmiyor.
“İçine Düştüm” albümünden sonra 2021’e kadar bir ara verdiniz ve sonrasında yeni parçalarla geri döndünüz. Sizce 2017 öncesi Yedinci Ev ile 2021 sonrası Yedinci Ev arasındaki farklar neler? Hem müzikal olarak hem de grup dinamikleri açısından nasıl bir değişim yaşadınız?
Birkan: Tamamen birbirinden farklı diyebiliriz. 2021 senesine kadar konser sayımız çok çok azdı. Kendimizi henüz gösterememiştik ve bilinirliğimiz oldukça azdı. ‘Anlat Ona‘nın pandemi döneminde kazandığı popülarite bizi tekrar bir araya getirdi aslında. Grup olarak, Yedinci Ev çatısı altında müzik yapmak bize zorunluluk gibi gelmeye başladığı için ara vermek istemiştik. Fakat dinleyenlerimizin baskısı ve şarkılarımıza olan ilgisinin giderek artması bize tekrar denemek adına motivasyon oldu. İlk albümdeki şarkıları yaparken 18-23 yaş aralığındaydım. O yaşlardaki birinin enerjisi, kullandığı kelimeler, anlatmak istediği duygular oldukça taze ve korkusuz oluyor haliyle. Biz ilk albümümüzü doğru düzgün çalamadan bir anda büyümüş hallerimizle sahnede bulduk kendimizi 🙂 Albümü 10 sene kenarda saklayıp bir anda konserlerde çalmaya karar vermişiz gibi oldu. Adapte olmakta biraz güçlük çektik başlarda ama giderek taşlar yerine oturdu. Müzisyenlik ve karakter olarak da yaş aldıkça olgunlaşıp geliştik. Değişim, bize enerjimizi kontrollü olarak kullanmayı öğretti. Ama son dönemde kendimi ilk albüm gazına getirirken buluyorum. Bazı değerli nüanslar var o albümde. Yaptığım yeni şarkılarda o nüanslara kulak kabartıyorum. “İçine Düştüm” albümü aslında oldukça alternatif yaklaşımlarla dolu. Biraz özgür yaklaşmak istediğimiz bir albüm olmuştu. Ama oradan da ‘Sarhoşum’, ‘Bir Kere Gelir’ gibi hit’ler çıkarmayı başardık. Eskiden 3 kişi bir konser yapmaya çalışırken şimdi büyük bir ekiple gidiyoruz her yere. Ekipteki herkes grubun bir parçası. O yüzden dinamik yerini her konser patlayan sevimli bir dinamite bırakıyor.
Son olarak, bu EP’de sizin için en özel parça hangisi? Neden?
Birkan: 14 Mart’ta yayınlanacak “Anlarsın, ağlarsın” şarkımızla birlikte 5 şarklılık bir EP’miz olacak. Üzerinde çalışmaktan ve üretmekten keyif aldığımız bir sound oldu. Evet, Yedinci Ev’e göre biraz farklı fakat enerjisi ve melodik yapısıyla da çok içimizden hissettiriyor. Yeni şarkımız ‘Anlarsın, ağlarsın’, sözü ve müziği ile bence Yedinci Ev’in şimdiye kadarki en iddialı şarkısı oldu. Şarkı hakkındaki yorumları, konumlandırılacağı yeri ve konserlerdeki tepkiyi merakla bekliyorum.