Bana başladığı ilk günden beri asla demode konumuna düşmemiş, zaman zaman yöneltilen ilgi azalsa da popülaritesini hep korumuş bir yarışma adı söyleyin desem aklınıza gelecek ilk cevap muhtemelen Eurovision olur. Her ne kadar trendler değişse, tüketim alışkanlıklarımız farklı yöne evrilse de “daha az teknolojik” dönemleri hatırlattığı için bence Eurovision hâlâ hepimizdeki özel yerini koruyor. Bu hafta Türkiye’nin Eurovision tarihine ufak bir göz atıyor, finalistler yerine “o da mı elemelere katılmış” dediğimiz isimleri inceliyoruz.
Batıkan BAKSI / [email protected]
İlk yarışmasının üzerinden tam 66 yıl geçen bu organizasyonda nelere şahit olmadık ki? Kimsenin “kazanamaz” dediği canavar kıyafetli Lordi’nin birinciliği elde ettiğini, 1975 yılından 2003 yılına kadar yüzü hiç gülmeyen Türkiye’nin Sertab Erener ile kazandığı galibiyeti, hemen sonraki sene İstanbul’un her yerinde Eurovision logolarını gördüğümüzü hangimiz unutabilir?
10 senedir Eurovision’a katılamıyor olsak da yarışmaya duyduğumuz özlem ve heyecan bence hâlâ baki. Çocukluğumdan Eurovision’a katıldığımız son sene olan 2012’ye kadar herhangi bir ayağını kaçırmadığım yarışma, tüm hızıyla yapılmaya devam ediyor. En son Can Bonomo’nun ‘Love Me Back’ şarkısıyla yer aldığımız organizasyon aslında İtalya’da gerçekleşen San Remo Müzik Festivali’nden ilham alarak ortaya çıkan ve Avrupalı ülkelerin tümünde yeni yeni yaygınlaşan televizyon kültürüne katkı sağlamak için hazırlanan bir yarışma. Ancak küçük bir hedefle başlayan bu yarışma, yıllar geçtikçe sansasyonlarının yanında çok da büyük bir fan kitlesi yarattı.
Siyah beyaz ekranlı televizyonlarda izlenen yarışma, dönem değiştikçe artık elimizdeki tabletlerden bile izlenir oldu. Buna rağmen popülaritesini hiç kaybetmeyen yarışma, 1975 yılında Türkiye’nin de dahil olmasıyla ülke topraklarına resmen adım attı. Özellikle 70’ler ve 80’lerde Eurovision akşamlarında sokakta neredeyse bir kişinin bile bulunmadığı yarışma, Türkiye için yarışmadan çok yüzünü Avrupa’ya çeviren bir toplumun kendi sesini diğer ülkelere duyurması için harika bir fırsattı. Her sene büyük beklentilerle gönderilen grup ya da şarkıcılar her ne kadar başarıyla dönemese de, Türk bayrağının orada dalgalanması milliyetçi duyguları da kabartıyordu. 1975’ten 2012’ye kadarki süreçte boşluklar meydana gelse de Eurovision elemelerinde Türkiye’den çok önemli isimler boy gösterdi. Klasik Eurovision yazılarındansa bu sefer elemelere katılan ancak finale kalamayan, duyduğunuzda çok şaşıracağınız 5 ünlü grup ve sanatçıyı sıralamaya karar verdim. Melih Kibar’dan Eurovision ile özdeşleşen ‘Çoban Yıldızı’ bestesini açtıysanız Eurovision tarihimize kısa bir bakış atmaya hazır olun!
Ali Rıza Binboğa / Yarınlar Bizim (1975)
1975 yılı Türkiye’nin Eurovision serüveninin de başladığı yıl olma özelliğini taşıyor hepimizin bildiği gibi. 1980’lere hazırlanan Türkiye, 70’lerin ortasında yüzünü biraz daha Avrupa’ya çevirip sonunda 1974’te yarışmaya katılmaya niyetlenir ve hazırlık süreci başlar. Katı maddelere sahip katılım şartlarıyla birlikte 1975’te Stockholm’de gerçekleşecek finallere katılmak için 105 başvuru yapılmıştır ve bu başvurular yapılan elemeyle 17’ye indirilmiştir. Finale kalanlar arasında kimler yoktur ki? Esin Avşar, Cahit Oben, Yeliz, Nejat Yavaşoğulları, Füsun Önal, Nilüfer ve daha fazlası.%50’si halk %50’si jüri katkısıyla seçilecek olan 3 final şarkısı ise aslında hepimizin çok yakından bildiği şarkılardan başkası değildir. Cici Kızlar’ın seslendirdiği ‘Delisin’ şarkısı, Semiha Yankı’nın seslendirdiği ‘Seninle Bir Dakika’ ve bu yazıya konu olan Ali Rıza Binboğa’nın ‘Yarınlar Bizim’ şarkısı finale kalır. Halk oylamasıyla birinciliği ‘Yarınlar Bizim’ kazansa da yapılan kura sonucunda finale Semiha Yankı’nın ‘Seninle Bir Dakika’sı gider. Türk halkının Kemal Sunal’ın yaptığı eşsiz taklidiyle de bildiği şarkı Binboğa’ya sonradan büyük bir ün kazandıracak olsa da Eurovision’da kendini gösteremez.
İlhan İrem / Bir Yıldız (1979)
1975’teki sonunculuğun ardından 1978’de şansını bir kez daha deneyen Türkiye, 1979 yılında farklı bir oylama sistemine geçer ve final jürisinin halk tarafından oluşturulmasına karar verir. O yıl, içinde Çetin Alp, Maria Rita Epik, 21. Peron ve İlhan İrem gibi isimlerin yer aldığı 6 finalist belirlenir. Ancak kimse 1979’da bir sürprizle karşılaşılacağını bilmemektedir. Yazıya konu olan İlhan İrem, Eurovision için ‘Bir Yıldız’ adındaki şarkıyla yarışmaya katılır. Ancak yarışmaya katılamadan askere alınır. TSK’dan özel izinle yarışmaya katılma şansı yakalasa da bağlı bulunduğu plak şirketinin bu şarkıyı “Sevgiliye” albümünde yayınlaması sebebiyle yarışmadan diskalifiye edilir. Diskalifiye edilmese bile yarışmaya katılamayacaktır zira politik sebeplerden dolayı Türkiye, 1979’da Eurovision’a katılmaktan vazgeçer. İlhan İrem, daha sonraki yıllarda 2 kez daha Eurovision’a katılacak, 1986 yılında yarışmaya katılan Klips ve Onlar’ın ‘Halley’ adlı şarkısının da söz yazarı olacaktır.
Barış Manço / Kazma (1983)
Zaman zaman deriz: “Keşke Barış Manço’yu bir kez de olsa Eurovision’da görseydik!” diye. Eğer 1983’te şansı yaver gitseydi bu dileğimiz gerçek olacaktı. Üstelik pek kinayeli ve eğlenceli şarkısı ‘Kazma’ ile! Manço’nun “Estağfurullah… Ne Haddimize!” albümünde yer alan ve son olarak Cem Yılmaz’ın “Ali Baba ve 7 Cüceler” filminde Sovyet korosu tarzında dinlediğimiz şarkı, Eurovision elemelerinden yolu geçen bir çalışma. Barış Manço deyince “e herhalde finale kalmıştır” diye düşünsek de ön elemeyi dahi geçememesi o dönem için büyük bir şok dalgası yaratır. Üstelik ön elemeyi geçemeyen sadece Manço da değildir; Nilüfer, MFÖ, Selçuk Alagöz gibi isimler de o yıl jüri elemesinden geçememiştir. Sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı Çetin Alp ve Kısa Dalga Vokal Grubu’nun seslendirdiği ‘Opera’, 1983’te Türkiye’yi Almanya’da temsil eder ancak sonuncu olarak yarışmayı tamamlar.
Sezen Aksu / Bindokuzyüzkırkbeş (1984)
Sezen Aksu, şüphesiz ki Türkçe Pop’un bir devrini baştan aşağı değiştirmiş güçlü bir ses ve besteci. Müzik hayatındaki başarılarına bir yenisini daha eklemek isteyen minik serçe, 1983 yılı itibariyle Eurovision’daki şansını denemeye başlar. ‘Heyamola’ şarkısıyla adım attığı Eurovision elemelerinde finale kalamayan Aksu, 1984 yılı geldiğinde üç farklı şarkıyla yeniden elemelere katılır. O yıl finalistler arasında çok ilginç de bir dağılım vardır. Neco, tam üç şarkıyla elemelere katılırken Aysel Gürel’in de yine aynı şekilde üç tane sözünü yazdığı şarkısı vardır. Sezen Aksu ise üç şarkıdan şu an bile dilimize pelesenk olan ‘1945’ şarkısını elemelere göndermeyi tercih eder. Sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı bestesini ise Onno Tunç’un yaptığı şarkı, 1945 yılında Japonya’ya atılan atom bombalarını anlatmasıyla tüm dünyayı ilgilendiren bir temaya sahiptir ve aslında bu nedenle de oldukça ilgi çekmesi beklenmektedir. Ancak umulan olmaz ve minik serçe, 1984 yılında da Eurovision finallerine kalamaz. Şarkı, yarışmada boy gösteremese de kült albümlerden biri olan “Sen Ağlama”nın içinde kendisine yer bulur ve daha sonra 2007 yılında Onno Tunç anısına çıkarılan tribute albüm “Onno Tunç Şarkıları”nda Mor ve Ötesi tarafından yeniden seslendirilir.
Harun Kolçak & Aşkın Nur Yengi / Güzel Şeyler Söyle (1987)
Türkiye, 90’lardaki Türkçe Pop patlamasından habersiz 80’leri geride bırakmaya hazırlanırken, müzik dünyasına yeni yeni girmeye başlayan müzisyenleri de merakla izlemeye başlamıştı. 90’larla birlikte kitleleri peşinden sürükleyecek Harun Kolçak ve Aşkın Nur Yengi de 1987 yılının Eurovision elemelerinde sözlerini yine Aysel Gürel’in yazdığı, bestesini ise Onno Tunç’un yaptığı dönemin müzikal ruhuna çok yakın olan ‘Güzel Şeyler Söyle’ şarkısıyla ulusal elemelere katılmıştı. İlk oylama sonucunda ilk 5’e giremeyen ikili maalesef Eurovision finallerinde boy gösteremeden müzikal çalışmalarına devam etti. 90’larla birlikte de Türkçe Pop denildiğinde akla gelen ilk isimlerden olmayı başardılar.
Türkiye’nin Eurovision tarihi, birbirinden keyifli ve heyecanlı hikayelerle dolu. Tam 45 yıl süren bu zaman yolculuğunda ben 5 hikâyeyi bir araya getirmek istedim çünkü her dinlediğimde ya da okuduğumda gerçekten “bu şarkı nasıl finale kalamaz” diye hayıflandığım şarkılar arasında en sevdiklerim yukarıya not düştüklerim. Hepsini anlatmaya kalksam ne sizin sabrınız ne de benim parmaklarım buna dayanır. O yüzden lafı çok uzatmadan sizi bu 5 şarkıyla baş başa bırakıyor, bir sonraki yazıya kadar müzikle kalmanızı diliyorum.
12 puan Dergy okuyucularına gidiyor!