Ana SayfaMüzikYolu İstanbul’dan geçen 9 şarkı

Yolu İstanbul’dan geçen 9 şarkı

Belli bir yere aitlik taşıyan şarkıları çok seviyorum. Hele bu aidiyet benim de kendimi ait hissettiğim yerlere göz kırpıyorsa değmeyin keyfime. Bana göre aidiyetler, herhangi bir sanat çalışmasına -müzik, sinema, tiyatro vs.- daha anlamlı bir derinlik, yaşanmışlık katıyor. Tıpkı bugünkü yazıma konu olacak, birazdan aşağıda okuyacağınız, yolu İstanbul’dan geçen 9 şarkı gibi. Girişi çok uzatmayayım, size bu hafta minik bir İstanbul turu yaptırayım. Çünkü bence şu 2.5 yılda İstanbul’u özgürce dolaşmayı çok özledik!

Batıkan BAKSI / [email protected]

Her ne kadar “öff bu şehir de çok sıktı be abi” dediğimiz zamanlardan geçsek de sanırım ben gerçek bir İstanbul hayranıyım. Yeri geldiğinde, bir yere gitmek için 1.5 saat öncesinden yola çıkmak zorunda kalsam da bu kaosu çok seviyorum. Çünkü bir hafta bile uzak kaldığımda İstanbul’un kendine has karmaşası beni “gel, gel” yaparak kendisine doğru çağırıyor. Girişte de söylediğim gibi aslında geride bıraktığımız 2.5 yılda pandemi münasebetiyle İstanbul’un sokaklarını, mekanlarını, barlarını, ikonik noktalarını özgürce gezemedik. Konserleri bile bir ekran arkasından evlerimizde izlediğimiz bu dönem, İstanbul’un kokusunu burnumuzda tüttürdü. 2020’nin Kasım ayında London Jazz Festival’in online olarak düzenlediği konser serisinin “Istanbul Psychedelic” diye bir ayağı vardı. Islandman, BaBa ZuLa, Moğollar ve İlhan Erşahin’in yer aldığı bu organizasyonu izlediğimde uzaktan da olsa kendimi ne kadar huzurlu hissettiğimi ilk günkü gibi hatırlıyorum.

Belki çok özlediğimiz İstanbul şu an bize biraz uzak olsa da ben İstanbul’un bir şekilde yine kendisini yenileyeceğine inanmak isteyenlerdenim. Zaten her noktasında sanatın ve sanatçının olduğu, birbirinden etkileyici eserlere ilham vermiş bu şehir nasıl kendini tüketebilir ki? Ben buna pek ihtimal vermiyorum açıkçası. Başlıktan ve girişten de anlayacağınız üzere bugün İstanbul’un bir ucundan başlayıp, diğer ucuna kadar yolu bu koca şehirden geçen bazı şarkıları hem dinleyecek hem de bendeki hikâyelerine göz atacağız. İstanbul deyince akla sonsuz sayıda şarkı gelse de ben bu yazıda benim için en özel İstanbul şarkılarını seçtim. Elbet hepimizin tercihleri farklı olsa da bence ortada bir yerde buluşacağımız şarkılar da var. O zaman trafiğe takılmadan, mini İstanbul turumuza başlayalım!

BaBa ZuLa & Melike Şahin / ‘İstanbul Çocukları’ (2014)
İstanbul çocukları, tıpkı bir gökkuşağı!

İlk olarak itiraz edenleriniz olabileceği tahmininde bulunarak hemen bir bilgilendirmeyle yazıya başlayayım: Şarkının orijinal yılı 2005, biliyorum. Ancak ben bu yazıya İstanbul’dan kilometrelerce uzakta yapılmış bir canlı performansla, BaBa ZuLa’nın 2014 yılında Almanya’da gerçekleştirdiği konserden bir videoyla başlamayı tercih ettim. Orijinali 2005 yılında çıkan “Duble Oryantal” albümünde yer alan ‘İstanbul Çocukları’, sözlerindeki gibi adeta İstanbul’un tüm renklerini içinde barındırıyor. Zengininden yoksuluna, Ermeni’sinden Arnavut’una kadar tüm mozaiğiyle İstanbul’u sokak sokak yaşatan şarkı, “Diva Bebe” Melike Şahin’in de vokalleriyle adeta büyülü bir hâl almış. 19 dakikaya yakın süresiyle, dinlerken yeri ayağımdan kaydıran ve her yükselişinde İstanbul’a en tepeden bakıyormuşum gibi hissettiğim ‘İstanbul Çocukları’nı ilk sıraya koymasam olmazdı!

Orient Expressions / ‘Istanbul 1:26 A.M’ (2004)

Daha önce Orient Expressions adını duymayan okuyucularımız varsa ilk olarak onları grupla tanıştırayım. Türünü etnik-elektronik olarak tanımlayan DJ Yakuza (Can Utkan), Cem Yıldız, Richard Hamer ve Murat Uncuoğlu’ndan oluşan topluluk, bana göre Türkiye’nin 2000’li yıllarına en çok yakışan gruplardan birisiydi. “Birisiydi” diyorum çünkü grup şu an maalesef aktif bir topluluk değil. Neyse ki kariyerleri boyunca bize 2 tane dolu dolu albüm bıraktılar ve bu yazıya konu olan ‘İstanbul 1:26 A.M’ çalışmasını yaptılar. Beni avutan da bu. Söz konusu şarkıyı ilk duyduğum yer Fatih Akın’ın 2005 yılında çekmiş olduğu “Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul” belgeseliydi. Duyduğum an aklımı yerinden oynatan bu çalışma, benim için yukarıda söylediğim gibi İstanbul’un karmaşasını en “İstanbul’ca” yansıtan şarkılardan biri. Elektronik desem değil, caz desem hiç değil. Tıpkı İstanbul gibi! Bir cumartesi akşamı, Beşiktaş’tan Bebek’e giden yolda geceyi yarılıyormuşum gibi hissettiğim bu çalışma “Crossing the Bridge”in soundtrack’inde yer aldığı gibi grubun Doublemoon etiketiyle çıkan ilk albümü “Divan”ın da 3. şarkısı olma özelliğini taşıyor.

Yavuz Çetin / ‘İstanbul’a Ait’ (2001)
“Yaşayan bir şey var burada hâlâ…”

Yavuz Çetin’e dair bir şeyler yazmak içimi hep buruklaştırmıştır. Ancak bir yandan da yazılarımda ondan bahsetmek, onunla ortak hissettiğimiz şeyleri kağıda dökmek ve onun anısını yaşatmak beni mutlu da ediyor. Yavuz Çetin için söyleyecek çok bir kelime yok, her dinlediğimde iyi ki bu topraklardan geçmiş diyorum. Bir de bu yazıya konu olan İstanbul aidiyetini çok seviyorum. Çünkü bana göre kendisi blues’u İstanbul ile birleştiren bir gitarist & şarkıcı. 2001 tarihli “Satılık” albümünde yer alan ‘İstanbul’a Ait’ de tam olarak böyle bir şarkı. “Uzak kalmayı denedim senden, olmadı / Eksik olan bir şeyler var hep yokluğunda / Cihangir sokakları, huzursuz insanlar / Ve hiç atmayan bu kalbim / İstanbul’a ait olmuş” diyerek aslında bu şehirden uzak kalmanın ne kadar da zor olduğunu anlatan Çetin, nitekim yaşamının sonuna kadar da İstanbul’da müziğini duyurmaya devam etti. Bize de her notasında şehri yaşatan şarkılar bıraktı.

Sezen Aksu / ‘İstanbul Hatırası’ (1989)
“Bir hayat daha olmalı…”

Yazıma devam ederken şimdi 2000’lerden biraz daha geriye gidiyorum ve İstanbul’a belki de en çok yakışan şarkılardan birine geçiyorum. Sezen Aksu’nun müziğindeki kırılma noktalarından biri ve 80’lerde çıkardığı son albüm “Sezen Aksu Söylüyor”un hit’lerinden biri olan ‘İstanbul Hatırası’ puslu müziği ve İstanbul’un gün doğumunu anımsatan temasıyla bence listenin en naif parçalarından. Sözlerini Aysel Gürel’in yazdığı, müziğini Arto Tunç’un yaptığı ve Onno Tunç’un düzenlemeleriyle farklı bir boyut kazanan şarkıyı 2005 yılında Fatih Akın’ın “Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul” belgeselinde Sezen Aksu’dan canlı bir şekilde dinlemiştik. Üstelik Ara Güler’in çektiği İstanbul fotoğraflarıyla! Oradaki rhodes klavye tonlarıyla çok daha farklı bir şekle bürünen şarkı, benim için İstanbul denildiğinde kulağıma ilk gelen şarkılardan biri.

Pamela / ‘İstanbul’ (2004)
Kendini sevmezsen eğer, kimse gerçekten affetmez!

Bence İstanbul dediğimizde, hepimizin ağzına bir marş gibi tek bir şarkı takılıyor. O da Pamela Spence’in ‘İstanbul’ şarkısı. Pamela’nın 2004 yılında çıkardığı ve geniş kitlelerce tanınmasına sebep olan “Şehir Rehberi” albümünün çıkış parçası ‘İstanbul’ gerçekten rock tarihimiz için önemli bir yerde. Üstünden tam 18 yıl geçmiş olmasına rağmen, ben ne zaman şarkının introsunu duysam ilk dinlediğim 10 yaşımdaki halimin ne hissettiğini hatırlıyorum. Yeni yeni rock müzik dünyasına adım atıyordum ve hangi müzik kanalını açsam ya mor ve ötesi’nden ‘Cambaz’ı ya da Pamela’dan ‘İstanbul’u dinliyordum. Pamela’ya 11. Kral TV Video Müzik Ödülleri’nde “En İyi Kadın Rock Müzik” ödülünü kazandıran şarkı gerçekten de sözlerinde geçtiği gibi yüzlerce, binlerce insan tarafından bugün de söylenmeye devam ediyor.

Gaye Su Akyol / ‘Uzat Saçını İstanbul’ (2016)
“Yolcu, yoldan çıktı gidiyor…

Yeniden günümüze dönmeye başladım ama biraz sonra 2000’lerin başına yeniden uğrayacağım, merak etmeyin. Gaye Su Akyol’un en sevdiğim albümü “Hologram İmparatorluğu”nun bence hakkı çok da verilmeyen şarkılarından biri ‘Uzat Saçını İstanbul’. Müziğinden, sözlerine kadar GSA’nın saykodelik dünyasını en iyi yansıttığı çalışmalardan biri olarak görüyorum bu şarkıyı. İstanbul’un 1800’lü yıllarını daha çok anımsatan bu şarkı, dinlerken beni en çok rahatlatan İstanbul şarkılarından biri. Boğazın şöyle çarşaf gibi olduğu zamanlar vardır ya, işte bu parça da bana o dinginliği her dinlediğimde yaşatıyor.

Duman / ‘İstanbul’ (1999)
Bu şehir için ölmeye değer!

Bilirsiniz ki İstanbul’a rock çok yakışıyor! İşte bu yüzden bu listede Duman’ın olması da şarttı. Grubun milenyum öncesinde çıkardığı ve hayatımıza hızlı bir giriş yaptığı ilk albümü “Eski Köprünün Altında” en sıkı şarkılarından biri olan ‘İstanbul’, şehre farklı bir yönden bakış atan parçalardan. Yine “Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul” belgeselinde kendine canlı performansıyla yer bulan şarkı, İstanbul’un arka sokaklarındaki rock’n roll ruhuna da göz kırpıyor. Süresinin kısa olmasından dolayı birkaç kez başa almak durumunda kalsam da İstanbul’dan bahsedeceksem listemde mutlaka olması gereken şarkılardan.

Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa / ‘Istanbul Twilight’ (1998)
I could get high on Istanbul twilight…”

Biraz reggae tınısı duymaya ne dersiniz? Biraz önceki hızlı mı hızlı Duman şarkısının ardından hem 90’lara gidelim hem de İstanbul’a çok yakışan başka bir müzik türünü daha dinleyelim istedim. 90’larda yapılmış en güzel işbirliklerinden biri olan Brooklyn Funk Essentials & Laço Tayfa’nın Doublemoon etiketiyle çıkardığı “In the Buzzbag” albümünün ikinci şarkısı ‘Istanbul Twilight’ benim en sevdiğim funk / reggae parçalarından biri. Doğu-batı sentezini layığıyla ortaya çıkaran şarkı bana her dinlediğimde İstanbul’un güneşli günlerini hatırlatıyor. Şehrin kozmopolit yapısını gözler önüne seren, yoğun bas yürüyüşlerinin yanında bağlama ve trompet seslerini duyduğumuz şarkı İstanbul’un çok sesli atmosferini de iliklerimize kadar hissettiriyor.

Müslüm Gürses / ‘İstanbul’a Elveda’ (2006)
Sanki şehir senden kaçıyor…

Size Müslüm Gürses’in 2006’da bir Leonard Cohen şarkısı söylediğini anlatsam ne dersiniz? Ben ilk duyduğumda çok şaşırmış, bir an evvel dinlemek için çok heyecanlanmıştım. Gürses’in 2000’lerle beraber alışılagelmiş tarzını değiştirip pop, rock ve hatta caza kayan şarkılar yaptığını ve bunu çok iyi kotardığını hepimiz biliyoruz. Diskografisinde bu açıdan öyle önemli bir albüm var ki, bir gün mutlaka o albümün tamamından da bahsetmek istiyorum. 2006 yılında Pasaj Müzik etiketiyle çıkan “Aşk Tesadüfleri Sever” albümü Müslüm Gürses’in birçok çevre tarafından dinlenmesine sebep olmuştu. Çünkü albümün içinde tanınmış edebiyatçılar ve şairlerin de yer aldığı yazar kadrosuyla hepimizin çok aşina olduğu şarkıların yeni düzenlemeleri vardı. Ronnie James Dio, David Bowie, Bob Dylan, Leonard Cohen gibi isimlerin şarkılarına yazılan Türkçe sözleri kendi tarzından çok da uzaklaşmadan söyleyen Müslüm Gürses, bu albümde bir de veda temasını işleyen “İstanbul’a Elveda” şarkısını seslendirmişti. Leonard Cohen’in ‘Alexandra Leaving’ şarkısına Barış Pirhasan’ın yazdığı sözlerle İstanbul’a veda eden Müslüm Gürses, yazımın da son şarkısına imza atmış oluyor.

Ben açıkçası bu yazının bu kadar hızlı biteceğini düşünmemiştim; müzikler güzel, konu da İstanbul olunca bir nefeste bitiriverdim. Şarkıları dinlerken ve yazıyı okurken umarım benim hissettiklerimi hisseder, ortak bir noktada buluşma şansı yakalarız. Bir sonraki yazıya kadar, müziği şehrin her noktasında hissetmeye devam edin, müzikle kalın!

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR